Ana içeriğe atla

Kuleli Ziyareti ve sürprizler




Kuleli Askeri Lisesini kaderine terk ettiler ya, insanın içi yanıyor... Boğaza muhteşem bir inci broş gibi iliştirilmiş bu zarif ama azametli binanın, “benim sonum ne olacak?” Dercesine orada sessizce duruşuna kimsenin kulak astığı yok... Acaba neyin intikamı diyorum? 

Gururla söylemem gerekir ki, eşim Feyzan Erel bu okuldan mezun... Kuleli anılarını, ondan hep keyifle dinledim,  okulun koridorlarında, dersliklerinde, spor salonunda, yatakhanesinde, bahçesinde yaşadıklarını... Çalışma masasının, ders yaptıkları sınıfın tam pencere kenarında olduğu ve ders dinlerken güzelim boğazı nasıl seyrettiği benim de hayalimde yer etti... Okul tabldotunda sıkça yer alan onun en sevdiği  Elbasan Tava ve Revaninin lezzetini sanki ben de damağımda duyumsar gibiyim...

Bunca yıldır Kuleli'nin önünden kim bilir kaç kez geçtik, Boğaz'ın öbür yakasından  nasıl keyifle seyrettik, hatta bir keresinde bahçesinde çay bile içtik ama görkemiyle insanı olağanüstü etkileyen bu gizemli binanın içine girmek bugüne kadar kısmet olmamıştı... Ta ki değerli dost, Kara Kuvvetleri eski komutanı emekli orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu (4 Ağustos 2011-23 Ağustos 2013) bizleri okulu gezmeye davet edinceye kadar... Tabii okula Kıvrıkoğlu'nun, sınıf arkadaşı olarak Feyzan'ın yanı sıra beni de davet etmesi, tamamen bir rastlantı... Ama ne rastlantı, bunun için sayın Kıvrıkoğlu'na ne kadar teşekkür etsem azdır...


İşte o gün Kuleli'de geçirdiğimiz saatler öyle unutulmaz iz bıraktı ki...  Okul komutanı Kurmay Albay Muammer Aygar bizi çok değerli bilgilerle donattı, okulun ta 19. Yüzyıla dayanan geçmişini, geçirdiği evrimi, şu anki durumunu, öğrenci yapısını, müfredat programını, sosyal etkinliklerini, dünyadaki benzerleri ile kıyaslayarak  anlattı...

Okulun  koridorlarında dolaştık, dersliklerine girdik, öğrencileriyle, öğretmenleriyle sohbet ettik. Kalemişi bezemeli duvarlarını, müzesini, kütüphanesini hayranlıkla inceledik ve Kuleli'yi daha yakından tanımış olduk...

Hele ben, o yıllarda henüz karşılaşmadığım eşim Feyzan'ın ders dinlerken Boğaz'ı seyrettiği sırayı gördüm, gecelerini geçirdiği yatakhaneyi, giysilerini sakladığı dolabı, saatlerce ders çalıştığı etüd salonlarını  inceledim, öyle farklı duygulara kapıldım ki...


Öğlen yemeğinde Kuleli'nin geleceğe umutla bakan gençleriyle buluşmaksa ayrı bir güzellikti... Patates oturtması, pilav, zeytinyağli taze fasulye, salata ve kabak tatlısına hep birlikte kaşık salladık, yaşama dair olguları paylaştık, dertleştik...
Kahvelerimizi ise Kuleli'nin Kulesi'nde içtik... Boğaz'ın mavi sularını Kulelerden kuşbakışı izlemek nasıl da dinlendiriciydi...

Ama bu muhteşem Kuleli ziyaretinin en unutulmaz sürprizi dönüş yolunda, bir koridorda karşımıza çıktı... Okulun geçmişteki başarılarını, spor karşılaşmalarından kazandığı kupaları, madalyaları sergileyen vitrinlerden birinde sevgili eşim Feyzan Erel'in fotoğrafı duruyordu... Kuleli Askeri Lisesi o yıl, Türkiye atletizm şampiyonu olmuştu, Feyzan'ın yüzündeki gülümseme o gururu anlatıyordu...

Mutluluğun resmi ancak böyle yapılabilirdi doğrusu... Sağolasınız Sayın Hayri Kıvrıkoğlu... Sana ve okul arkadaşlarına nice nice mutlu yıllar Feyzan'cığım...

NOT: Bu ziyaret ve yazının 1.5 yıl sonrasında  yaşanan 15 Temmuz Darbe Girişimi sırasında, Kuleli’nin o gün bizi konuk eden komutanı Muammer Aygar’ın Boğaz Köprülerini  ve yolları kapatmakla görevli bir “Kripto Fetöcü” olduğunu öğrenmek ise tam bir şoktu hepimiz için... “Kimbilir Kuleli’de kaç öğrenciyi ideolojik saplantılarıyla zehirlemiş, kaçını ideallerinden alıkoymuştu?” Diye düşündüm. Hele Aygar’ın Antalya’da yakalanmaktan korkup içine saklandığı bir gardropta yakalanmış oluşu, neler neler düşündürttü.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...