Yaşananları hayretle izlerken pek çok “olamaz ” dediğimiz olayın “ bal gibi oldurulduğuna!” tanık olmadık mı? Elbette, İstanbul Sözleşmesi denen güvencemizin kaldırılmasından söz ediyorum. Nedir o? Diyorsanız, maddeleri şurada dursun, sözleşmenin adı bile bunu özetliyor. * -Peki canlarım, arkadaşlarım, dostlarım, bacılarım, ablalarım, kız kardeşlerim, komşularım, bu -ben yaptım oldu- yaklaşımının aslında “bizleri yok saydığının” farkında değil misiniz? -Neden? Diye soruyorsanız, ben de size, “ toplumun yarısını oluşturduğumuzu ve bu gücümüzün hafife alınmaması gerektiğini” söylüyorum: - Ayol, bir kararname ile bizi ve haklarımızı koruyan bu kararnameyi feshedebiliyorlarsa, biz de ojeli-kınalı parmaklarımızın bir fiskesi ile onları seçimde bal gibi değiştiremez miyiz? Bakın size bir önerim var, gelin, altın günü yerine bir sohbet günleri düzenleyip (aman ha! Covit’e karşı, maskeli, birer ikişer kişiyle...) gelişmeleri konuşalım mı? Zaten altının yanına ...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.