Ana içeriğe atla

CUMANIZ MÜBAREK OLSUN!




Geçenlerde bir gecemizi heyecan, hayranlık duygusu ve ne yazık ki epey de hayıflanarak  geçirdik... Şu Perseverance’tan (sebatkar-gayretli demekmiş!) söz ediyorum. 

Hani, bizden fersah fersah uzaktaki Mars’a tam 7.5 aydır yol alıyordu da, keşfedilmemiş, “havasız mı susuz mu” tam bilinmeyen, engebeli, kıpkırmızı topraklara “şıp” diye konuveren Perseverance’tan. (*)




Onun Mars’a yumuşak inişini kıskançlık, pişmanlık, hayret, saygıyla karışık hayranlıkla izliyorduk...

NASA’nın sözcüleri (çoğu da kadındı,) teknik ekip üyeleri ile yapılan röportajları izledikçe gözlerime yaş doldu... Gülümseme o bilimin aydınlığı ile pırıl pırıl parlayan gururlu yüzlere nasıl da yakışmıştı.

-Zavallı ülkemiz

Diye düşündüm... Bu ortak sevinçten, başarıdan, gururdan ne kadar uzak... 

Liderler bırakın aydınlığa, bilime kafa yormayı, kafa yorana destek çıkmayı, birbirinin gözünü oymacada... 

Kötü söz, küfür, hakaret, beddua kıyamet gibi, havalarda uçuyor... Trilyonlar boşa savruluyor havaya.

Bugün Cuma mesela... 

Yobazı, cahili, şakşakçısı birazdan sahne alacak... Körlerle sağırlar o ipek seccadelerde birbirini ağırlayacak... 

-Acaba “TC bütçesinin üçte birini yutan eli kılıçlı Diyanetin”  dikte ettirdiği hutbede bugün bilimin B’si yer alacak mı? 

-Hiç sanmam...

Biliyorum, birazdan sokakları caddeleri, simsiyah camlarından içi görünmeyen son model resmî arabaların dizildiği dev konvoylar basacak... Covit movit tanımaz onlar, kalabalık şakşakçı destekçiler (varsın ölsünler!) en sevdikleri şeydir, zaten onlar seçim sonrası hep yok sayılır... 

İşte o burnundan kıl aldırmayan, kerameti kendinden menkul, ağır ol molla desinler tarzı bir sürü adam öğle vakti, alayı vala ile ulaşacakları altın kaplama  kubbelerin altında  saf tutup, “saltanatım sürsün” duası edecek...

-Ha, kadınlar mı? 

-Olmaaaaz, onlara yer yok o saflarda... 

Gidip evlerinde “ablaları”nın dizinin dibinde etsinler dualarını... 

Ne mi dileyecekler? Bilmem artık, daha donanımlı, özgür, aydınlık yaşam hakkı gibi soyut kavramlar yer almaz herhalde dileklerinde. Kocalarına, oğullarına ekmek, aş, işe indirmişlerdir beklentilerini... 

-Kızları mı? 

Okuyamadılar... 

Zaten kadının yeri işyeri değil evidir... Şöyle paralı pullu, sırtı sağlam, az döven, dövse de öldürmeyen  koca beklesin dursunlar köşelerinde... 

AKP’li Özlem Zengin’in hayali ise farklı... Başörtülüler eskiden belli makamlardaki erkeklerle evlenemiyormuş, bundan şikayetçi... Acaba düzelmiş mi şimdi?

Neyse işte. Perseverance’dan hayal mi olurmuş? Güzel kızlarımız, çeyizlerini işlerken, demli çaylarını yudumlayıp, televizyondaki takma kirpikli gelinler gibi bilezik şakırdatacakları, mutfaklarında (Country tarzı olsunmuş, ille de ondan isterlermiş!) börek açacakları günlerin hayalini kursunlar.

Ne diyeyim Cumanız Mübarek Olsun! 

Ben mi? 

NASA yayınını izlemeye devam edeceğim... Perseverance’tan bakalım daha  ne haberler, görüntüler gelecek? Farklı atmosferde helikopteri uçurabilecekler mi?

(*) https://youtu.be/LuITORqYgoE



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...