Ana içeriğe atla

Bir oğlum oldu, beni büyüttü

Kaç “1 Mart vardır” yaşamında insanın?

Bilmem, yetmiş mi? Seksen mi?

Ama biri vardır ki unutulmaz... Her yıl daha da güzelleştirir yaşamı.

Benim 1 Martlarımdan söz ediyorum. Yani oğlum Ali’nin dünyaya geldiği 1 Martı anımsayarak.

Doğmadan önce bir kere görmüştüm onu, odamdaki çekmecedeydi. Çekmeceyi bir açıyorum Ali... Rüyaymış meğer, ama o kadar gerçek ki, ismini çoktan koymuşuz Ali’nin, “Bizimkiler gibi zor gelmesin dile kulağa” demişiz, doğdu, bir baktım, aynı o çekmecedeki Ali...

Önceleri ağlayan bir sesti, doymayan bir ağız. Sonra büyüdü biraz, özel bir dil geliştirdik aramızda. Öyle bir dildi ki, sadece ikimiz konuşabiliyorduk. Daha da büyüdüğünde arkadaş olduk, yarenlik ettik, dünyayı tanımaya çabalıyorduk birlikte, arada dertleşiyorduk, beni ne çok güldürürdü...  Üzüldüğümüz de olurdu bazen, neyse ki hemen  bulurduk teselli sözcüklerini.

Kavga etmedik mi?

Çoook... Bilmem ki, kavga  etmese miydik? Kimler biliyor peki çocuk yetiştirme kurallarını? Bilen öne çıksın...

Düşünüyorum  da şimdi, onun da çocuğu var Leyla... İnşallah kavga etmezler hiç... 

Göreceğiz, “kabına sığamama dönemi” gelecek onun da. Bakalım o zaman hangi şarkıyı dinleyecekler? 

Hani Orson Welles’in yeni çıkan şarkısı çalıyordu da, ben hep ağlamıştım dinlerken. Uzlaşamıyorduk bir türlü Ali’yle, o yaşlarıydı.


https://youtu.be/QDnXEllpelQ


Bırak şimdi o hüzünlü şarkıyı... Neşelen. 

Onun “Aneeeeeeey” deyişini, kahkahalarla gülüşünüzü hatırla... İlkokula başladığından al, fotoğraflar bir bir geçsin aklından, öğretmeninin şikayeti neydi, Şadiye hanımın?

-Ali’nin siyah paltosunu bir türlü çıkarttıramıyorum Nursun hanım, hep sırtında... İşte Mayıs geldi, hala sırtında... Rambo gibi mi hissediyormuş neymiş? N’apacağız bu çocuğu böyle? Yazın da mı paltosuyla dolaşacak?




-Sonra Tevfik Fikret’ten müdür Ayşe Hanım (Başçavuşoğlu) arasın:

-Ali bizim için çok değerli, çok özel öğrenci... Nazım Hikmet temsili düzenlediler, müziğini Ali yaptı... Fransızcası başta, dersleri çok iyi... Bir müzik festivali var Fransa’da, La Rochelle’de, ona göndereceğiz izniniz olursa...

Hazırlıklar tamam, Ali yarın  önce Paris’e  sonra o kente gidiyor... Dur, rüzgarlığını da güzelce bir yıkayayım... 

Makineyi bir açarsın, ıslak rüzgarlığın mis gibi kokusu...

- Aaaaa, cebinde bir şey var... İMDAAAAT! Ali’nin pasaportu...Lahana gibi görünüyor, bütün yaprakları açık...

Hafta sonu, yer demir gök bakır, Elçiliği bırak, her yer kapalı... Saatlerce  deli gibi sürdürülen  çaba...  Pasaportu ütülemeler, üstüne ağırlık koyup cendereye almalar... “Değerli kağıt” diye boşuna denilmemiş vize sayfası olduğu gibi duruyor...

Neyse, gidebildi bir şekilde... Fransada pasaport polisi sormuş “bu ne?” Diye tuhaf durumdaki pasaportu gösterip, Ali“Annem çok titizdir” demiş, karşılıklı gülmüşler...

Bugün o 1 Martların kaçıncısı? Saymıyorum... Canım Ali’m, İyi ki var,  yıllarca sürsün 1 Martlarınsağlıkla neşeyle Seda’yla, Leyla’yla ve tertemiz...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...