Ana içeriğe atla

Kınalı-ojeli parmakları görelim




Yaşananları hayretle izlerken pek çok “olamaz” dediğimiz olayın “bal gibi oldurulduğuna!” tanık olmadık mı? Elbette, İstanbul Sözleşmesi denen güvencemizin kaldırılmasından söz ediyorum. Nedir o? Diyorsanız, maddeleri şurada dursun, sözleşmenin adı bile bunu özetliyor. *



-Peki canlarım, arkadaşlarım, dostlarım, bacılarım, ablalarım, kız kardeşlerim, komşularım, bu -ben yaptım oldu-  yaklaşımının aslında  “bizleri yok saydığının” farkında değil misiniz?

-Neden? 

Diye soruyorsanız, ben de size, “toplumun yarısını oluşturduğumuzu ve bu gücümüzün hafife alınmaması gerektiğini” söylüyorum:

-Ayol, bir kararname ile bizi ve haklarımızı koruyan bu kararnameyi feshedebiliyorlarsa, biz de ojeli-kınalı  parmaklarımızın bir fiskesi ile onları seçimde bal gibi değiştiremez miyiz? 

Bakın size bir önerim var, gelin, altın günü yerine bir sohbet günleri düzenleyip (aman ha! Covit’e karşı, maskeli, birer ikişer kişiyle...) gelişmeleri konuşalım mı? Zaten altının yanına varılabiliyor mu? Uçmuş gitmiş fiyatı. “Altın yoksa gelmem” diyenlere de, kıyır kıyır peynirli poğaça ile bol tarçınlı-cevizli- elmalı pasta yaptım, masada. Çay da demlendi, haydi, kuru kuruya sohbet olmasın, çaylarımız da hazır, buyrun, afiyet şeker olsun.

Ha, ne diyorduk?

Kınalı-ojeli parmaklarımızın bir fiskesi ile yapabileceklerimizi konuşuyorduk.

-Kadın ve erkeğin fıtratında eşitlik yokmuş. E, siz bunu kabullendiniz mi?

-O zaman, kınalı ellerinizle tarlayı sürmeye, sütü sağmaya, bebeğe bakmaya, yemek pişirmeye, evi temizlemeye, dantelden kazandığınız üç beş kuruşu evin reisine vermeye devam... Eh, onun fıtratında yokmuş  madem bu işler, gitsin kahvede taş oynasın, kağıt karsın.

-E ne yapsın garibim? İş de bulamadı ki maaşlı? Çiftçilik, hayvancılık artık para getirmiyor, biz sadece evin kilerine koymak, aç kalmamak için tarlada çalışıyoruz.

-Nasıl iş bulacak? İktidar partisinden tanıdık var mı?

-Nerede olsun be ablam? Oğlan, kız ne çilelerimizle  okuyup üniversite bitirdiler, KPSS’de yüksek puanlar aldılar ama, sonuç? İkisi de mülakatta elendi.

İşte bunu yaptıranları bir fiske ile gönderelim.

———

Sonra diğer mahalleden! metalik ojeli, pırlantalı yüzüklü arkadaşlarım “aman evi boşver, zaten karantina da yeni kalktı, bir kafeye gidelim” dediler buluştuk, sinek avlayan garsona seslendik:

-Ay, ben bir buzlu Caramel Macchiato alayım, kafam yerinde değil de... Sorma cancağızım, bizim kız kocadan ayrılıyor

-Aaaa  ne oldu? Ayol daha yeni evli değil mi? Bana da bol köpüklü, sade kahve...

-Şiddet uygulamış kıza. Yavrucak bizden gizlemiş, -milletin diline düşmeyelim- diye. Nafaka, tazminat  duruşmaları bitince ayrı ev açacağız.  Malum, işi yok, evlenirken çalışmasını istemedi kocası. Kızın üniversite diploması, bildiği diller filan boşa gitti, 30 yaşını da aştı şimdi, iş bulabilmesi çok zor.

-Babası ne diyor peki?

-Ne diyecek, eve uğradığı yok ki, o kadınla beraber... Hele şu tarikatçı sözde doktor yok mu? -İkinci hanımla evlenin- dedi ya, benim kocam iyice zıvanadan çıktı.**

İşte bunu yaptıranları da bir fiske ile gönderelim.

———

Bir kaç gün geçti, kitap sohbetlerinde buluştuğum arkadaşlarımdan biri aradı:

-Yahu sen Feministler kitabı üzerine yazmışsın ama onlara uyulursa, memleket karışır. Malum, -cinsel özgürlüğünüzü ilan edin, yaşlıları huzurevine, çocukları kreşe bırakın, hayatınızı yaşayın- diyorlar.

-Aşkolsun, sen böyle mi anladın bunca, emek verilmiş 880 sayfayı?

-Tam öyle değil ama, gerçekçi bulmadım bazı fikirleri. Kreşler, huzurevleri kaç para haberleri var mı? Bizim maaşlar da malum. Zaten onların (kreşler, huzurevleri) sayısı da yetmiyor ki... Ama takdir etmedim değil, bizim lehimize pek çok yasa değişikliğini başarmışlar, helal olsun.***

Baktım parmağında, kendi tasarımı olan gümüş yüzüğü, düşüncelere dalıp, çevirip duruyor...

-Ama sen neden bu kadar karanlıktasın?

-Sorma, işyerimde korkunç baskı altındayım, daire başkanlığından alıp kızağa çektiler. Sebebi, o yeni atanan genel müdürün bir yakınını yerime getirmesi. Üstelik kadın hiçbir koşulu taşımıyor, doğru dürüst diploması bile yok, bir yatay geçiş uydurup, asla hakkı  yokken memuriyete atadılar. En önemli özelliği, kocasının parti il başkanının kardeşi oluşu, bir de o tarikat... Kara çarşafla gelip gidiyor daireye...

-Kara çarşaf mesele değil, belki kafasının içi aydınlıktır, peki mahkemeye başvurmadın mı görevine iade için?

-Başvursam ne olacak? Bütün hakimler savcılar ellerinde...

Bu kez yüzüğünü bırakıp ojesiz parmaklarını çıtlattı teker teker, ağlamaklıydı:

Ayrıca kızıma da çok üzülüyorum. Onca eğitim, masraf, çaba, okul yıllarında kurduğu hayaller, hep boşa çıktı... Defalarca girdiği sınavların hepsini kazansa da, sıra geliyor mülakata dayanıyor, orada eleniyor. Neymiş? Annesi, yani ben muhalif parti üyesiymişim...

İşte buna sebep olanları da bir fiske ile gönderelim...

E, o zaman? Madem kendi kaderimiz, kendi kınalı-ojeli ellerimizde ne duruyoruz?

* https://rm.coe.int/1680462545

** https://tele1.com.tr/iste-gerici-ali-edizerin-atandigi-yeni-hastane-240075/

*** https://t.co/BwUeHlD59m?amp=1

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

Yekta Güngör Özden’e geçmiş olsun

Geçen hafta Anayasa Mahkemesinin eski başkanlarından Yekta Beyi ziyaret etmiştik. Bugün öğrendik, küçük bir ev kazası yaşamış, ameliyat olmuş, iyiymiş. Kendisine acil şifa diliyoruz.  Aslında Ankara’da gündem o kadar yoğun ki, Yekta Beyle yaptığımız söyleşiyi bu sabah kayda geçiriyordum tam, o anda başka konular araya girince yarım bıraktım…  O halde şimdi tamamlayayım: “Güngörmüş” dostlarla bir araya gelebilmek, yakın tarihin sayfalarını gözden geçirebilmek ne kadar büyük bir şans. Geçenlerde Ali Bilge  ve Feyzan Erel ile birlikte Anayasa Mahkemesinin eski başkanı Yekta Güngör Özden’i ziyaret etmiştik, sohbetimiz sırasında notlar aldık, “ yazabilir miyiz anlattıklarınızı ?” Diye sorduğumuzda, “istediğinizi yazın” yanıtı vermişti. İşte o gün bugünmüş…  Yekta Güngör Özden ’in o gün söylediklerine şimdi biraz kulak verelim mi? SORU: Ülkede büyük bir gerilim yaşanıyor şu anda. Aydınlar, gazeteciler politikacılar tutuklanıyor, herkese gözdağı veriliyor, nas...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...