Şimdi size fantastik ama bazı bölümleri eksik bir öykü anlatacağım… -Aman ya, bizi yine uğraştırma, ne demek eksik öykü? Eksikse niye yazıyorsun? -Fena mı işte, çayınızı demleyin, masaya oturun, rengarenk karton parçalarını önünüze serin, Pazar gününüzü bir “ puzzle ” tamamlar gibi keyifle geçirin işte… Daha ne istiyorsunuz? Hem de bedava! EKSİK ÖYKÜ: Bir iki ay kadar önce, Tarabya sahilinin güzelim kaldırımında genç bir hanım, bebek arabasını keyifle sürerek yürümektedir. Sahile ara sıra çarpan dalgalardan uçan damlalar, nadiren genç kadının yüzüne ulaşmakta, hoş bir etki yaratmaktadır. Arabasındaki bebeğin de keyfi yerindedir, annesine sürekli keyifle gülümsemekte, bazen de masmavi gökteki bulutları incelemektedir, keyfi o kadar yerindedir ki, göz kapakları yavaş yavaş kapanmaktadır, bir kaç dakika içinde açık havanın verdiği rehavetle uykuya dalacaktır. Derken karşıdan simsiyah bir dizi “Maybach”tan (*) oluşan bir konvoy belirir, anlaşılan “ önemli birisi ” ...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.