Ana içeriğe atla

Kayıtlar

NERDESİN CÜNEYT AĞABEY?

Son yaşananları, Sedat Peker imzalı oyunu (*) izlerken ne düşünüyorsunuz? Tam bir kara komedi değil mi sizce? Mafya üyeleri başrolde, koca koca devlet adamları, siyasetçiler ikinci rollerde, gazeteciler ise birer figüran. Oyuncular sahnede bir anda birbirine giriyor, küfürün tehdidin bini bir para... Perde hala açık, koltuklarda seyirci  şaşkın... “ Burada bir yanlışlık var ” diyorum, “ gazeteci figüran olmamalıydı ” diye düşünüyorum ve aklıma Cüneyt Ağabey geliyor.  Cüneyt Arcayürek , meslekte büyük hayranlık duyduğum bir gazeteciydi... “ Haber ”, onun kıblesiydi, daha iyi nasıl söylesem  bilmiyorum ama haber, damarlarında dolaşan kan gibiydi. Hayranlığım bundandı, çünkü ben de hep öyle hissetmiş, öyle yaşamaya çalışmıştım... Uzun yıllar aynı ortamda, başkentteydik. Onu ilk tanıdığımda, 12 Eylül sonrasında, Milli Güvenlik Konseyinin bir eğitim bakanının basın toplantısındaydık. Bizim gibi “ çömezleri ” gönderirlerdi bu türden rutin toplantılara ama koskoca Cü...

Eski sofralar

Fıstıkla soğanı  tavada kavururken Ayşegül  görüntülü! aradı: -Kolay gelsin, belinde önlük ne yapıyorsun? -Zeytinyağlı biber dolmasının içini hazırlıyorum, sen tarçın koyar mıydın? -Tabii, bir de yenibahar mutlaka koyarım, zeytinyağlının yakışığıdır... Çocukluğumuz ve ilk gençliğimiz Ankara ’da, Hanımeli Sokakta geçti. Bizim yetiştiğimiz  yıllarda aileler ve yaşam tarzları birbirine çok benziyordu. Şehir çocuğuyduk ama, akasya ağaçlarıyla bezeli sokaklarda, ikişer üçer katlı evlerin bahçelerinde oyunlar oynardık, çağla toplardık. O zamanki Gaybi Yatır Apartman ının kiracıları  genellikle  orta sınıfın benzer gelir düzeyindeki aileleriydi. Komşularımız, tayinle Ankara’ ya gelmiş memurlar, bir öğretmen, bir yedeksubay, bir hakim, bir eczacı kalfası, bir terzi ve mesleklerini şimdi hatırlayamadığım bir kaç aileydi. O yıllarda çalışan kadın çok azdı, annem Emine   Masume Alev istisnalardan biriydi... Büyük Doğumevi’nin var...

Süleyman Demirel ziyareti

Değerli meslektaşım Barış Kaşıkçı  (*) ilginç bir paylaşımda bulunmuş, Nazmiye Demirel ’in ölüm yıldönümü dolayısıyla Demirel çiftinin yaşamını hatırlatmış... Yeri gelmişken ben de içinde Barış Kaşıkçı ve Ceyhan Altınyeleklioğlu’ nun da yer aldığı bir anımızı paylaşayım: 12 Eylül’deki “ zorunlu ikameti ” sonrası, Süleyman Demirel ’i Hamzakoy dönüşünde, artık asker korkusundan kimselerin kapısını çalmadığı  Güniz Sokaktaki evinde biz de ziyaret ettik... Meslek büyüklerim Ceyhan Altınyeleklioğlu ve Barış Kaşıkcı ile birlikte...  Güzel bir çiçek de yaptırmıştık... Çiçeği evin girişine bıraktık... Bizi sıcak biçimde karşıladı Demirel , yanına oturttu, halimizi hatırımızı sordu. Kapatılan Adalet Partisini n iki numaralı ismi Sadettin Bilgiç ’le birlikte, Nazmiye Hanım da salondaydı, Nazmiye Hanım sohbeti dinlemekle yetiniyordu... Derken akrabadan olduğu anlaşılan bir genç girdi salona, Süleyman Bey ve Nazmiye Hanımın elini öptü, geçti oturdu, Demirel askerd...

Pandoranın kutusundan çıkanlar…

“Pandora Papers” diye anılan belgeler ortalığa saçılınca ne çok tanıdık isme denk geldik değil mi? Sanmayın ki “vergi cennetlerine kaçış yolları” yeni keşfedildi,  uyanık işadamlarımız ve eşleri yıllardır bu yolları kullanıyor. Bizzat yaşadığım bir olayla bunu anlatayım: Cumhuriyet gazetesinde ekonomi muhabiri olarak çalışıyordum, Ankara Temsilcimiz Cüneyt Arcayürek’in bizi bırakıp Süleyman Demirel’i n danışmanlığına, Çankaya Köşküne geçmesinin ardından işler tatsızlaşmaya başlamıştı. Büro iyi yönetilmiyordu. O sırada  Ufuk Güldemir’in teklifi üzerine Milliyet’e geçtim... Üstünde çalıştığım bir haber tam da o günlere denk geldi. Halk Bankası , Demirbank ile yurtdışında, Rotterdam’da tek şubeli bir ortaklık kurmuştu. Bu şube üzerinden de 4 şirkete 20 milyon dolar tutarında kredi açılmıştı... - Ne var ayol bunda? Deveyi hamuduyla götürenler varken... Dediğinizi duyar gibiyim... Öyle değil işte, bir dinleyin: BİİR :Şirketler bilmem ne adalarınd...

Evimizin Tek Patlıcanı

Selim İleri ’nin  kulakları çınlıyor mu bilmem... Çınlamaz sanırım, yazarlar için okur görüşü pek önem taşımaz bizim memlekette. Evimizin Tek Istakozu ’nda (*) öylesine güzel mutfak ve sofra hikayelerine yer vermişti ki, okurken ağzımın suları akmıştı. Baba birgün, önemli bir misafir ağırlanacak diye, eve bir ıstakoz alıp getiriyor, ama önce konu komşudan, eve ilk kez alınan ıstakoz için tarifler alınacak, ertesi gün de pişirilecek... Geceyarısı koridorda bir ses duyuluyor... Tak tak tak... Bir bakıyorlar ki ıstakoz mutfaktan çıkmış koridorda yürüyor... Karantina günleri hepimizi çökertti. Her gün kalk, “ Bugün ne yapsam ?” Kendimi nasıl oyalasam? Nasıl ayakta kalsam ?” sorularına cevap ara... Ha, en önemlisi de mutfak işleri... Aynı şeyleri döne döne pişirmekten gına geldi... Eskisi gibi kasap, manav, pazar keyfi yok artık, yasak! Marketten gelenle idare etmek zorundayız, o da hiç keyif vermiyor doğrusu... Hele şu ikide birde ilan edilen sokağa çıkma yasakları yok mu?...

Yasaklar ülkesi Türkiye

Siz daha seyredin o gelin kaynana dizilerini, sofralarda birbirinin başını gözünü yaran sözde aşçıları, milletin yatak odasını dikizleyen dedikodu programlarını, bilir bilmez siyaset konuşan kakavanları... -“E, neyi seyredelim peki?”  Diye sormayın,  çünkü seyredecek, izleyecek hiçbir şey bırakmadı ki başımızdakiler... Ayşenur Aslan’ ı mı izleyeceksin, çaaat susturuldu, Can Ataklı’yı izleyip “ biraz içimi soğutayım” mı diyorsun, yassah  kardeşim 5 yayın cezaaaaa... “ Aman dur Netflix’e kaçıp başımı dinleyeyim ” mi istiyorsun? Hadi şimdilik dinle de, o bile engellenecekler sırasında... Ayrıca memlekette toplam 700 bin internet yayınının engellendiğini, 140 bin internet sitesinin kapatıldığını, 180 bin URL’nin yasaklandığını, Youtube’de 7 bin Facebook da 5 bin yasaklı olduğunu biliyor musunuz? Gazeteciler cemiyetinin (**) AB destekli söyleşilerinden biri bugün yapıldı, konuşmacımız Dr. Kerem Altııparmak ’tı... Hani şu SBF ’den  manifesto niteli...

Yer Demir Gök Bakır be Çeto

  Yaz ışı yorduk g ü n boyu... Corona musibetinden  herkes  ev hapsinde, neyse ki telefonlar ak ı ll ı  ak ı ll ı! ç al ışı yor , hat ı r da soruluyor, karikat ü r de ge ç iliyor,  üş enge ç likten,  ruh halimizi  yazmak yerine, hemen yap ış t ı r ı verdi ğ imiz  emojiler  de cabas ı ...    Ç eto ’ dan bahsediyorum, nam ı  di ğ er  Ç etin F, tam ad ı yla  Ç etin F ı ratl ı , 43 y ı l olmu ş  birbirimizi tan ı yal ı ... Feyzan ’ı m ı n can dostu, karde ş i.   12 Eyl ü l sonras ı , ben gen ç , hevesli gazeteci... Haber diye k ı vran ı yorum, Feyzan ’ la  Ç etin  ayn ı  evi payla şı yorlar, bir g ü n çıktı geldi:   -Yahu arkada ş lar benim paralar gitti ...   O s ı ralar bir banker furyas ı  alm ış  ba şı n ı  gidiyor, millet paralar ı  g ö t ü r ü p, “bir masa bir sandalyeden menkul  bankerlere” yat ı rma hevesinde, neymi ş? B ankerler ayl ı k y ü zde 10 fai...