Sevgili günlük, Corona olayı hepimizi günlerdir hapsetti. “ Bu durumda evin en çok ziyaret edilen yeri neresi?” diye soracak olursan, “ mutfak ve buzdolabı ” desem ne dersin? Sabahtan ellerimi güzelce sabunladım, sonra geçtim mutfağa... “ Acaba ne pişirsem?” diye düşünürken sebzelikteki kabak ve patlıcanlar gözüme takıldı. “ Mevsimi değil” dediğini duydum da, arada bir lezzet değişikliği de lazım değil mi? Üstelik artık eve mahkum olduğumuz için, sebzeleri kızartmak yerine fırında pişirsem hafif olur değil mi? Patlıcanları ince ince dilimleyip tuzlu suda bıraktım sonra biraz haşlayıp mısır ununa buladım... Kabaklara gelince, dış kabuklarını hafifçe kazıyıp yuvarlak dilimledim, unlayıp bütün bu malzemeyi fırın tepsisine dizdim, hafifçe zeytinyağı sürdüm ve fırına verdim. Nar gibi kızardılar. Dünden kalanları da ısıtıp, sofra kurduk, öğlen yemeğimizi afiyetle yedik.... Sonra kanepeye geçtim, elimde kitabım (*), Selim İleri’ yi çok severim ...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.