-Ne diye süslendin böyle sabah sabah? -Vize için fotoğraf lazım, vesikalık çektirmeye gidiyorum. -Boşuna zahmet etmişsin, nasılsa “sabıkalı” gibi çıkacaksın fotoğrafta. Gülümsemek yasak. Direkt vizöre bakacaksın, arka fon beyaz olacak, rötuş filan yapılmayacak, yüz neredeyse çerçevenin tamamını kaplayacağı için suratın kabak gibi görünecek. Nedir yahu şu vatandaşın çilesi değil mi? Elçiliklerin vize kuyruklarında beklemeler, kaçak muamelesi görmemek için toparlanacak bir sürü evrak, kanıtlanması gereken banka hesapları falan filan. Bu kaçıncı bahardır, hükümetler gelip gidip halka söz verir dururlar, “Türk vatandaşının onurunu zedeleyen aşağılayıcı vize çilesini çözeceğiz...” diye. Vize fotoğrafları kenara bırakılırsa, Türk insanının kendisiyle ve fotoğrafçı ile önemli imtihanlarından biriydi vesikalık çektirmek... İlk kez ilkokula başlarken adım atılır, sonra da yıllarca diploma hazırlığı, ehliyet evrakı, evlilik yoluna girişteki gibi pek çok nedenle çalınırdı ...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.