Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eğilmez: “Şimşek’in yerinde olmak istemezdim…”

Gazeteciler Cemiyeti bünyesinde “Çay Sohbetleri” düzenliyoruz, bu kez Mahfi Eğilmez’i konuk aldık, ekonomi bürokrasisinde yıllarca çeşitli görevlerde bulunduktan sonra Hazine Müsteşarı olarak atanmış ancak yapısal reformlara karşı çıkan hükümetle fazla devam etmek istememiş istifayı basıp ayrılmıştı.  (*) Aralarında eski milli eğitim bakanı Hikmet Uluğbay’ın da yer aldığı, siyasetçiler, bürokratlar, gazetecilerden oluşan kalabalık bir topluluğun izleyip, sorular, yorumlarla katıldığı söyleşi çok renkli geçti. Eğilmez’le eski yıllarda dayanan bir diyaloğumuz var, onları da konuştuk, şimdilerde kamuda herkesin son model Audiler, Mercedes’ler, hatta Maybachlarla dolaştığı ortam üzerinde bile durduk, hatırlattım: -Hazine Müsteşarı olarak size Renault mu tahsis edilmişti? -Ben Renault 12 ile gider gelirdim müsteşarlığa, hepimiz öyleydik, şimdi bakıyorum daire başkanları bile makam arabası olarak Mercedes kullanıyor,  o zamanlar -Ben Mercedes isterim - denemezdi, ayıptı. Hatt...

Zirvede ıhlamur ve soda eşliğinde tutulan notlar… Deprem Bakanlığı kurulacak mı?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllardır hep kürsülerden muhalefet liderlerine “bağırdığını” izlemiştik de bir muhalefet liderini nazikçe davet edip “ çağırdığını ” duyunca hepimiz çok şaşırdık değil mi?  -Acaba amaç neydi? Yerel seçimlerde AKP büyük oy kaybedince, lideri de topal ördek konumuna düşmüştü de bir çıkış yolu mu arıyordu? Tayyip Beyin Anayasa değişikliğini gündeme getirmekten maksadı, muhalefeti de yanına çekip ömrünün sonuna dek “yukarıda kalma” isteği miydi? Hatta daha da ileri gidip, -bayram değil, seyran değil eniştem beni niye öptü?- misalini verenler bile olmadı mı? Bunlar işin yorum tarafı… -Acaba içeride tam olarak neler konuşuldu? Sorusu ise başta gazeteciler olmak üzere hepimizin aklını kurcalıyor öyle değil mi?  İşte ben, “ bu aklımızı kurcalayan soruları muhataplarına yöneltmiş olsam acaba nasıl yanıtlar alırdım? ” Düşüncesiyle size “ bir tutanak ” sunmak istiyorum… —-ıhlamur ve soda—- CHP lideri Özgür Özel ile İstanbul milletvekili ...

Partili gazeteciler… Pravda…

Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği Medya Konferansının (*) i kinci gün  oturumları da ilginçti. “Gazeteci kimdir? ” Başta olmak üzere pek çok soruya yanıt arandı. Yeni mecralarla ilgili bilgi veren konukların anlattıkları, özellikle genç gazetecilerin arayışlarına yanıt niteliğindeydi. Yıllarca hep   Moskova ’dan bildirdikleriyle izlemeye alıştığımız gazeteci   Hakan Aksay ’ ın anlattıkları dinlemeye değerdi.  Aksay , 12 Eylül sürecinde  kendi deyimiyle “ koşar adım gittiği ” Moskova’da,  bir zamanların komünist rejiminde, Sovyet sisteminin ilkeleri doğrultusunda  aldığı gazetecilik eğitimini ve pratikte gazeteciliğin o yıllarda nasıl yapıldığını  anlattı. Bir hocasından söz ederken, iç hesaplaşmaya girerek, “ Bazen sessiz kalmaktan insan sonradan pişmanlık duyuyor” dedi: -Beğendiğim bir akademisyendi, aydınlık yüzü, sempatik tavrı, giyim kuşamı ile de beni etkilerdi, hatta bana çay ısmarlamışlığı bile vardı ama, Sovyetler’de -partili gazeteci...

Kim bu medyanın prenslerle prensesleri?

Gazeteciler Cemiyetinin iki gün süren  “Medya Konferansı” (*)  mesleğimizle ilgili pek çok ilginç tartışmanın, görüş alış-verişinin adresiydi. Sonuçta bir kez daha uzlaşıldı ki, gazetecilik bugünün koşullarında tam bir “tutku işi…”   -Dikkatimi çeken bir oturumdan izlenimleri sizlerle paylaşayım mı?  Gökmen Karadağ benim beğendiğim bir gazeteci ve TV programcısı. Son yıllarda, haber mutfağından çıkıp, televizyonlarda tartışma programları yönetir olmuştu, en sonunda da akademisyenlikte karar kıldı. -Neden beğenirdim? Bir kere, saatler süren, canlı programına “ dersini çok iyi çalışmış” olarak çıkar, bilmediği bir ayrıntıya denk gelirse ahkam kesmez, lafı muhatabının ağzına tıkmaz, ama inisiyatifi asla bırakmaz, konuşmaların sakız gibi uzamasına izin vermezdi. Hele son dönemde, hukukçu Salim Şen ’le birlikte yaptıkları programın tadına doyum olmuyordu. Şunu da eklemek gerekir, basın sektörünün “ en zor” alanlarından biridir yayıncılık, hele de canlı yayınl...