Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Koparılan bir Konca… Konca Kuriş’i anmak… (1)

Siyasi ortamın toz dumanı arasında, üstelik de haftalardır deprem-sel felaketine odaklanmışken insanın bir an bile dönüp geriye bakma fırsatı olmuyor. Siyaset sahnesinde Hüda-Par, Hizbullah ve AKP bir arada konuşulurken Konca Kuriş’i düşündüm. Ülkenin en muhafazakar yörelerinden birinin tutucu, ezici, boğucu atmosferinde, kendi kendini eğitirken kitaplar deviren, Kur’an-ı Kerim’i defalarca hatmeden Konca’yı…  “ Kadının var oluşunu, geçmişini, geleceğini, yarından beklentilerini sorup sorgulayarak  kendini yeniden var eden, Mersin’de bir yıldız gibi parlayan bu beş çocuk annesi güzel kadını, sırf -Kur’ana bağlı kalalım- dediği için işkenceyle yok eden gözü dönmüşler, Konca’dan, kadınlardan ne istiyordu?” diye düşündüm… O kanlı katillerin din kisvesi ardına saklanarak ne istediği malum, kadını yok etmek, görünmez kılmak, etkisizleştirmek…  Peki ama Konca ne istiyordu? “Müslüman bir kadın olarak haklarımı istiyorum.Bugünkü Kur’an meallerindeki hatalardan çok şikayet...

Darbeyi dost bildikleri vurdu!

  Büyük deprem sadece 10 kenti değil, tüm ulusu mahvetti, ama ne var ki    “ateş sadece yine düştüğü yeri yaktı…”  Hem de öyle bir yaktı ki, yeniden toparlanıp ayağa kalkmak sadece depremzedeler için değil hepimiz için çok zor olacak. Asla unutmayacağımız bu acıyı  şu anda  hep birlikte yaşıyoruz, içtiğimiz sudan, başımızı koyduğumuz yastıktan, üstümüze çektiğimiz yorgandan bile utanıyoruz. Gülümsemek şurada dursun, geleceğe dair umut beslemek artık çok zor, hatta imkansız.  B eynimizde  s ürekli   çınlayan soru şu:   -Depreme nasıl oldu da böyle hazırlıksız yakalandık ?   B u felaketin geleceğini bile bile nasıl gafil avlandık?     Peki bu soruyu biz kendimize sora sora nereye varabiliriz?  “ Yapabileceğimiz ne vardı da yapmadık ? ”  sorusunun muhatabı biz miyiz? Yoksa başımızdakiler mi?   Ama başımızdakiler “ kader planı”  diyorsa, Cumhurbaşkanlığının  R esmi  S itesinde vatandaşın, Erdoğan’...

Deprem cephesinde değişen bir şey yok!

            Deprem haberi size ulaştığında ne yapıyordunuz?     Büyük olasılıkla sıcak yatağınızdaydınız çünkü “ büyük felaket” sabaha karşı yaşandı. Oysa “ depremzedeler ” kim bilir ne haldeydiler? Ölülere sormak imkansız ama göçük altında kalanlar korkunç sarsıntının  etkilerini  acaba nasıl yaşadı?    Yıkıntıların altında, yaraların acısıyla, gecenin ayazında saatlerce kurtarılmayı beklemekten daha beter bir kabus olabilir mi? Sağ salim kurtulanlar peki? Belki ilk anda şükretmişlerdir sağ kaldıklarına ama sonra? Yakınlarını kaybetmenin acısı? Sığınacak sıcak bir yer bulamamak, bir lokma ekmeğe, bir  bardak  sıcak çaya özlem duymak?     Hepimiz önce bölgede yaşayan yakınlarımızı aradık, kiminden haber alabildik, kimine ulaşamadık. Acaba hangi haldeydiler? Televizyonlar radyolar açıldı, haberleri izliyoruz,    elimizde telefon sağdan soldan bilgi almaya çabalıyoruz…     Ve görüyoruz ki...