Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nobel ve “Bizim Kasımpaşalı!”

      Seçim atmosferine girdik bir kere…     Vaadlerin bini bir para, hem muhalefetten hem Beştepeden! Emekli maaş zamları bir gün açıklanıyor, ertesi gün, Beştepeden  “olmaaaz yüzde 5 de benden ” haykırışı geliyor. Hani Anadolu’daki kimi düğün törenlerinde  “takı merasimi ” sırasında çığırtkanın çığırdığı gibi:   -Gelin eee  halasındaaaaan bir çelik tencereeeee   Bu arada, seçimlerde iktidara talip olan “ altılı masa”  liderleri, bol bol “demokrasi, ifade özgürlüğü vs.” vaatlerinde bulunsalar da nedense HDP için çalan tehlike çanlarına (*) hiiiç değinmeyip, milyonlarca seçmeni “görmezden gelmeyi” demokratlıkla bağdaştırabiliyorlar. Doğrusu, “ DEVA Partisi lideri Ali Babacan altılı masanın dokuz saat süren son toplantısında bu konuda bir kelime olsun konuştu mu acaba? Konuştuysa neden bu yaklaşımı sonuç bildirgesine yansımadı? ” Sorusu kafamda dönüp duruyor. (**)   Yolda giderken r adyoda d uydum  geçen gün, Pakistan senat...

Portreler; MUSTAFA İSTEMİ

Gazeteciler Cemiyetinin bu yılki meslek onur ödülü çok değerli meslektaşımız, yılların foto muhabiri, “ meslekten asla emekli olmayacağım ” diyen  Mustafa İstemi ’ye verildi. Bu seçim için ben de “ tam isabet ” diyenlerdenim. Kısaca “ İstemi ” diye hitap ettiğimiz sevgili meslektaşımız keşke sadece gazeteciler değil, “ çalışan herkes”   için bir rol modeli olsa… Kendisiyle yapılmış bir röportajı okumanızı öneririm (*) o zaman ne demek istediğim iyi anlaşılır. Değerli İstemi için “ yıllar öncesinden ” bir anıyı burada dile getirmek istiyorum.  Mesleğimizin ağır koşulları bilinir… Zamanla yarışma, güvencesizlik, sert rekabet koşulları, gazetecilerin tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallanan tehditler…  -Aman sayma, bu kadarı  yeter Dediniz değil mi?  Yıllar önce önemli bir haberin izindeydim.  Milliyet  Gazetesindeydim. Büroda olağanüstü sıcak bir gün yaşıyorduk, pencerem açıktı ama kavak ağacının yapraklarında en ufak kıpırdanış bil...

Bu Cumhurbaşkanı O Cumhurbaşkanı mı?

      Epey oldu,  eski bir arkadaşım aradı, uzun süredir haberleşememiştik, dedi ki: -Nursuncuğum seni görmek istiyorum, müsaitsen yeni eşimle birlikte ziyaretine geleceğiz. “Buyrun”  dedim ama   “Kimle gelecek acaba? ” diye merak etmedim değil, çünkü arkadaşım uzun süre önce , kendisini yok saydığı, değer vermediği, hatta sözlü şiddet bile uyguladığını söylediği eşinden  boşanmıştı …   A celeyle bir ikram hazırladım, çay demledim, birazdan kapı çalın dı,  açtım ama yüzümdeki şaşkınlık ifadesini gören arkadaşım güldü: -Ay evet, yeni eşim işte… Boşanmıştık ama yeniden evlendik, eskisi sayılmaz diye “yeni eşim” diye tanıtıyorum, Mustafa’yı, çünkü çok değişti… Şimdi diyeceksiniz ki,  “bize ne yahu senin arkadaşının özel durumundan? ” Evet, haklısınız memlekette pek çok şey yaşanırken buna takılmamı garipsediniz ama benim haklı bir sebebim var, günlerdir şu soruya yanıt arıyorum: -Eğer seçimler er ya da geç yapılırsa, 13. Cumhurbaşkanlığına ...

Toplumsal mobbing ve TAR

Şu mobbing sözcüğünün karşılığını  bir türlü bulamadık, oysa aslında en önce Türklerin bulması gereken bir sözcüktü bu. Yok işte, tam karşılığı bizim dilde yok… Karşılığı olmasa da anlamı şu: “Bireyi pasifleştirmek, yıpratmak ve yıldırmak gibi amaçlar için huzursuz etme, aşağılama, dışlama, önemsememe gibi bilerek ve belirli bir şekilde yapılan baskıcı yönetim ve psikolojik şiddet” Hepimiz bu durumun mağduruyuz öyle değil mi? Yoksa siz bunun farkında değil misiniz? Ayol yıllardır uğradığınız mobbing alışkanlık yarattı, deriniz kalınlaştı da artık hissetmez mi oldunuz üstünüzdeki baskıyı? Söylesenize, ne zaman uyandınız da -ohh ne güzel bir gün- diyebildiniz?  Bir kere kış aylarında hep zifiri karanlıkta kalktınız, çoluk çocuğu o karanlıkta okuluna gönderdiniz, kendiniz de göz gözü görmeyen karanlıklarda yollara düştünüz, neden? Damat Beyin kaprisi veya kim bilir kimlere ne için verdiği sözler nedeniyle yaz saati uygulaması kaldırıldı da ondan. E, işe gideceksini...

Hastalara şans lazım!

    Ankara ’ da  ç evremiz  ç ok say ı da hastane, klinik, sa ğ l ı k merkezi ile  ç evrili, o y ü zden kendimizi  ş ansl ı  addediyoruz. Son g ü nlerde  ç e ş itli nedenlerle epey tela ş l ı  bir  “ hastaneler deneyimi ”  ya ş ad ı k, ba şı m ı za gelenleri sizinle payla ş mak istiyorum.   Bir yak ı n ı m yaln ı z ya ş ad ığı  evinde d üş t ü , ne yaz ı k ki gece boyunca yatt ığı  yerden kalkamad ı  ve durumu sabah  öğ renildi. Ayn ı  saatlerde biz de Ankara ’ ya gelmek  ü zere havaalan ı nday ı z, tabii hemen telefonlar ya ğ maya ba ş lad ı :   -Nursun, ne yapsak acaba?  Ş imdi ambulans  ç a ğı r ı yoruz, nereye g ö t ü rsek ?   Ben durumun aciliyetini dikkate alarak, ” yak ı nlardaki b ü y ü k-tan ı nm ış  bir  ö zel hastane ” yi  ö nerdim. Gittiler, u ç a ğ a binmeden  ö nce biz tabii  ç ok endi ş eli bir durumday ı z, birazdan hastaneden ortopedi uz...