Ana içeriğe atla

Hastalara şans lazım!

 



 

Ankarada çevremiz çok sayıda hastane, klinik, sağlık merkezi ile çevrili, o yüzden kendimizi şanslı addediyoruz. Son günlerde çeşitli nedenlerle epey telaşlı bir hastaneler deneyimi” yaşadık, başımıza gelenleri sizinle paylaşmak istiyorum.

 

Bir yakınım yalnız yaşadığı evinde düştü, ne yazık ki gece boyunca yattığı yerden kalkamadı ve durumu sabah öğrenildi. Aynı saatlerde biz de Ankaraya gelmek üzere havaalanındayız, tabii hemen telefonlar yağmaya başladı:

 

-Nursun, ne yapsak acaba? Şimdi ambulans çağırıyoruz, nereye götürsek?

 

Ben durumun aciliyetini dikkate alarak,yakınlardaki büyük-tanınmış bir özel hastaneyi önerdim. Gittiler, uçağa binmeden önce biz tabii çok endişeli bir durumdayız, birazdan hastaneden ortopedi uzmanı aradı:

 

-Hastada kalça kırığı tespit ettik,  mutlaka ameliyat edilmesi gerekiyor

-Öyle diyorsanıöyle yapılsın doktor bey, biz zaten birazdan Ankaraya dönüyoruz.

 

1.5 saat sonra Ankaraya döndük, uçakta kapattığımız telefonlarımızı açar açmaz karşımıza çıkan mesaj şu:

 

-Sonra bir çekim daha yapıldı ve doktor bize dedi ki, -bu yeni çekimde kırığıönemli olmadığı kanaatine vardık, 3 hafta kadar yatarak dinlenirse iyileşecektir, hastanızı taburcu ediyoruz- 

 

Bu kez sevinsek mi yoksa kuşku mu duysak bilemedik, çünkü doktor ilk teşhisinde mutlaka ameliyat olmalıdır derken,  sonra nasıl fikir değiştirip biraz yatsın geçer” diyebiliyor?

 

Neyse ki can dostlar” var, onlardan biri devreye girdi ve hastamızın kalça kırığı çekimlerini içeren CDleri bu kez bir devlet hastanesine götürdük. Ortopedi doktoru, görüntüleri inceledikten sonra:

 

-Maalesef hastanızdaki kalça kırığı ciddi, mutlaka ameliyat edilmesi ve üstelik bu ameliyatın 4-5 gün içinde yapılması gerekir. Aksi taktirde hayati tehlikesi sürer.

 

Demesin mi?

 

Neye uğradığımızı şaşırdık, tabii ki  ameliyata karar verildi ve ameliyatın ertesi günü  elleri dert görmesin” dediğimiz başarılı doktor hastamızı ayağa kaldırdı.. 

 

Bu durum karşısında bilmem siz ne düşünürsünüz?

 

Ben mi?

 

Söz konusu hasta sadece benim çok yakınım” olduğu için değil, ama bu türden olaylarla karşılaşabilecek insanlar adına konuyu araştırmakta kararlıyım, bu nedenle özel hastanede hastamıza ilk teşhisi koyup sonra değiştirerek taburcu eden doktora bu çelişkili durumun nedenlerini soran bir elektronik posta gönderdim. Şu ana kadar yanıt alamadığım için bu kez aynı soruları hastane yönetimine ileterek sordum.

 

Bakalım yanıt alabilecek miyiz?

 

Ancak bu olay bana şunu gösterdi ki,  hastaneye değil doktoruna” güveneceksin… Dolayısıyla yaşamın kaçınılmaz aşamalarından biri olan hastaneye düşme” halinde, herkese bol şans diliyorum.

 

-Yahu hastanız başarılı bir ameliyat geçirmiş işte, daha ne diye uğraşıyorsun?

 

Diye soracak olursanışöyle diyeyim:

 

-Ya doktorun ikinci söylemini dikkate alıp hastamızı eve götürseydik? Ölümüne ya da kötürüm kalmasına mı tanıklık edecektik? Ne büyüşans ki, devreye giren bir can dostumuz” sayesinde bu durumu çözebildik… O yüzden, herkese önce sağlık, sonra da hastalar ve yakınlarına bol şans diliyorum… 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...