Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Selvin

Selvin ’le “ilkokul arkadaşıydık.” Sıhhiye ’deki Sarar İlkokulu nda...  Öğretmenimiz Melahat Hakyemez bir gün yanında kurşun kalem gibi, uzun boylu zarif bir kızla, içeri girmişti: -Arkadaşınız Selvin Cuhruk bugün bizim sınıfımıza başlıyor. Onunla tanışın, yalnız Türkçesi biraz zayıf olabilir çünkü Strasbourg’dan yeni döndü. Sonraki dersimiz müzikti, “ Bir küçücük aslancık varmış ” şarkısını söyleyecektik. Ben de dahil  bazılarımız şarkıya mandolinle eşlik ediyorduk. Hepimiz şarkıya başladık, Selvin de söylüyordu ama onun sözleri anlaşılmıyordu. Sonra farkettik ki O, şarkıyı Fransızca söylüyor. Öğretmen onu tahtaya kaldırıp tek başına söyletti şarkıyı, çok tatlıydı... Selvin ’i çok sevdik bağrımıza bastık.  Çoğu kez Selvin ’i almaya, okula annesi Ayşen Hanım gelirdi, çok zarif, güzel, uzun boylu bir hanımdı. Bir gün: -Çocuklar  Selvin’in doğum günü için hepinizi bu hafta sonu bize davet ediyoruz. Selvin adresimizi yazdıracak, bekliyoruz mutlaka... O günü iple çeki...

ECEVİT’İN MASUMİYETİ(!) Ali TARTANOĞLU

  Kırk yıllık meslektaşım, mesai ar kadaşım değerli Nursun Erel ’in e ski Başbakan Bülent Ecevit ’le son mülakatını okudum. Bu tür çalışmalar  t arihte not olarak kalmalı. Nursun bu mülakatı blogunda, hem de fotoğraflı yayınlayarak bu işlevi  büyük  ölçüde yerin getirmiş. Ama tam yerine gelmesi için, benzerleriyle birlikte kitap haline gelmesi lazım. Tavsiye ederim. Bir başka tavsiye... Bu söyleşinin bir şekilde, bir yolu bulunarak, hem de kaytarmadan okuması (okumaları) sağlanacak şekilde , b aşta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP ric’alin e iletilmesi lazım . Çünkü bildiğim kadarıyla Kılıçdaroğlu Ecevit’e hayran .. . Nursun’un mülakatında da hayranı olduğu Ecevit’ten çıkaracağı (benim ihtiyat i  kayıtlarım saklı olmak üzere) birçok kıssadan hisse var . Nursun, bilinen nahifliğiyle yazmış;  sadece sağlığı bozulduğu halde Başbakanlıktan çekilmemesini vurgulamış.  Evet, Nursun’un sorularına verdiği cevaplara bakınca gönül koyacak bir yan yok.  Me...

Saatleri Ayarlama Enstitüsünden bildirilmiştir...

Son zamanlarda toplum düzenini bozan hareketlerinize çeki düzen vermeniz için aşağıdaki saatlere uymanız gerekmektedir... Saat 07.00 uyan, sağından kalk, yatak sağda duvara dayalıysa bir takla at, ayak ucunu başucu yap, yine sağdan kalk. Yoksa işin ters gider. Saat 08.00 elini yüzünü yıka, mutfağa geç, yumurta haşla, kabuğu çatlamasın diye cezveye madeni kaşık ve biraz tuz koy. Kaynayınca 100’e kadar say rafadan yumurta olmuştur. Çatlamış mı? Sakın haaaa atma, ay sonuna günler var daha... Ekmek doğrayıp yersin, ziyan etme.  Saat 09.00 maskeni tak, evden çık, pardon  çıkma yasağı varsa zabıtaya yakalanmadan eve  dön. Evde televizyonu açacaksın biliyorum ama haber kanallarını zaplayıp durma, hepsinde  haberler aynı. Birini aç. Haaa, malum kişiler konuşuyorsa sesi kıs, kulağın da sinirlerin de zarar görür, ekrana bakma.  Saat 10.00  zil mi çaldı? Hemen maskeni takıp aç. Kimmiş? Ha, gazete mi geldi? Salona geç, okumaya başla. Niye buruşturup  ken...

Ben yaşamı böyle sevdim

Bilenler bilir, arşivle uğraşmak belalı iştir. Üstelik bu iş, ömrün sonuna dek sürecek bir dipsiz kuyudur... Hele gazetecilik mesleği söz konusu ise o kuyunun dibine asla ulaşamazsınız. İşte aylardır, sayısız dosya, kupür, fotoğraf, belge, görüntüyü masama yığdım, cebelleşip duruyorum. Ya çekmecenin birinde tozlanan şu antika telefonu bulmaz mıyım? Ne güzeldi onunla hayat, hep iyi haberleri taşırdı... Oysa dışarıda hava o kadar güzel ki, şu ne işe yaradığı bilinmeyen! “Covit Yasakları ” (*) olmasa çık, göl kıyısına git, eşinle dostunla uzak uzak oturup, köpüklü kahve eşliğinde daldan dala sohbet et: -103 amiral meselesine sen ne diyorsun? (**) -Yahu ne var bunda? Montreaux, adamların yıllarını verdiği  mesleğin en önemli dosyalarından biri değil mi? Düşünsene, kadim anlaşmayı geçmişiyle, bugünkü boyutuyla yıllarca incelemişler, teğmenlikten al, komodorluğa, komutanlığa varan süreçlerde bizzat içinde yaşamışlar, iç-dış sorunlarla boğuşulan süreci  yönetmişler. Görüş beli...