Ana içeriğe atla

Selvin





Selvin’le “ilkokul arkadaşıydık.” Sıhhiye’deki Sarar İlkokulunda...  Öğretmenimiz Melahat Hakyemez bir gün yanında kurşun kalem gibi, uzun boylu zarif bir kızla, içeri girmişti:

-Arkadaşınız Selvin Cuhruk bugün bizim sınıfımıza başlıyor. Onunla tanışın, yalnız Türkçesi biraz zayıf olabilir çünkü Strasbourg’dan yeni döndü.

Sonraki dersimiz müzikti, “Bir küçücük aslancık varmış” şarkısını söyleyecektik. Ben de dahil  bazılarımız şarkıya mandolinle eşlik ediyorduk. Hepimiz şarkıya başladık, Selvin de söylüyordu ama onun sözleri anlaşılmıyordu. Sonra farkettik ki O, şarkıyı Fransızca söylüyor. Öğretmen onu tahtaya kaldırıp tek başına söyletti şarkıyı, çok tatlıydı... Selvin’i çok sevdik bağrımıza bastık. 

Çoğu kez Selvin’i almaya, okula annesi Ayşen Hanım gelirdi, çok zarif, güzel, uzun boylu bir hanımdı. Bir gün:

-Çocuklar  Selvin’in doğum günü için hepinizi bu hafta sonu bize davet ediyoruz. Selvin adresimizi yazdıracak, bekliyoruz mutlaka...

O günü iple çekiyordum ama “Selvin’e nasıl bir hediye almalı?” sorusuna da cevap arıyordum. Annemle çarşıya çıktık, çocukluk işte, kanatları camdan, bir arı kolye gördüm, onu almak istedim ama annem, “Kitap alsak daha iyi olmaz mı?” Diyerek beni ikna etti. Galiba “Çizmeli Kedi” kapaklı masallar kitabını almıştık. Sonra Selvin’lerin Serçe Sokak’taki (Şimdi Strasbourg Caddesi)  evine, (Serçe Sokak sonradan acaba eski Anayasa Mahkemesi Başkanı olan Selvin’i rahmetli babası Mahmut Cuhruk’a ithafen mi Strasbourg Caddesi olmuştu?) gittim. Süslemelerle evde öyle hoş bir ortam yaratılmıştı ki, hepimiz neşeyle, Selvin’in maharetli annesinin hazırladığı mükellef sofraya kurulduk... O gün masada duran “peynirli kanepeyi” asla unutmadım,  çünkü başta Refik (Soyer) bu ikramı ilk kez gören çocuklar olarak gülüşüyorduk:

-Peynirli kanape mi? Mmmm çok lezzetliymiş yahu, bunun koltuğu da yok muymuş?



Sarar İlkokulundan mezun olduğumuzda Selvin,Bir küçücük aslancık şarkısından bu yana” aşina olduğu Fransızca eğitim veren Tevfik Fikret Lisesine gitti, orada yollarımız ayrıldı. Çünkü ben Namık Kemal Ortaokulunu seçmiştim. 

Yıllar sonra karşılaşabildik, ortak arkadaşımız Yaprak Uras’ın düğününde... Birbirimizi görür görmez özlemle sarılıp öpüştük. O muhteşem kızıl saçlarıyla nam salmış güzel arkadaşımı onca zaman geçmiş olsa da unutabilir miydim? Dostluğumuz Tunus Caddesindeki Galeri Selvin’den devam edip bugünlere değin sürdü, sevgili eşi Uğural’ı da en az onun kadar sevdik. Renkli sohbetlerimiz  ve dostluğumuz giderek katlanıp kıymetlenerek, Ankara-Bodrum-İstanbul üçgeninde de mayalanıyor.

Daha nice güzel yıllara Selvin’ciğim, doğum günün kutlu olsun. Bu arada, “her başarılı kadının arkasında bir erkek vardır” sözünü literatüre kazandıran sevgili Uğural’ı da alkışlamasam olmaz. Sizi çok seviyoruz.



Nursun-Feyzan Erel 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...