Ana içeriğe atla

Kadir Şengün’ün ardından: Bir çeyrek sucuk hikayesi! (1)




Acı haberi  meslektaşım Yusuf Yalkın verdi,  (Kadir Şengün ölmüş, üstelik öldüğü günler sonra farkedilmiş!)  donup kaldım. 


Oysa Sıhhiye’de birbirine yakın sokaklarda oturmuştuk, ağabeyim Mehmet Alev’in Atatürk Lisesinden arkadaşıydı, yıllarca pek çok gazetede birlikte çalışmıştık ama ben ailesinden hiçkimseyi tanımıyordum, tek bildiğim ayrıldığı eşinden olan kızı ve oğlunun Belçika’da yaşadıkları ve babalarına “bizi öyle sık sık arama, biz iyiyiz” deyip, irtibatı kestikleriydi. .


-E, peki,  evinde günler önce yaşama veda eden, kimselerin artık yokluğundan haberdar olmadığı  (hoş, varlığını da bilmezdi pek çokları) Kadir’in ölümü ailesine nasıl haber verilecekti?



Neyse ki “kaçınılmaz son” karşısında hemen harekete geçiliyor, yapılacaklar yapıldı, meslektaşımız bu sabah erken bir saatte, pek az kişinin katıldığı törenle toprağa verildi. Kadir artık yok!


Oğlum Ali’nin düğünündeyiz

Oysa yıllar içinde acı-tatlı neler neler yaşadık, ne sırlar paylaştık, ne çok habere imza attık, ne haksızlıklara uğrayıp, kimi zaman da nasıl ödüllendirildik… Hep söyledim:


-Kadir’in anılarını birisi kaleme alsa, çok önemli fotoğrafları vardır hele onlar düzenlense, bir kitabı yapılsa diye, olmadı. 


Zirvedekiler, paralı pullu insanlar varken, alçakgönüllü, afrası tafrası olmayan, safça tarafları da biraz ağır basan Kadir’in anılarını kim ne yapsın? 


       —-Özal’ı boşver şimdi—-


                Özal’ların kira evi Fotoğraf: Kadir Şengün

Anadolu Ajansında çalışmaya başlamıştım, meslek büyüğümüz, rahmetli  Barış Kaşıkçı gençlere, bana ve Ümit Zileli’ye çok destek oluyordu. O yıllarda ekonomiyi  Başbakan Yardımcısı olarak yöneten  Turgut Özal ile sıkı bir diyalog geliştirmiştik, Ajansın öneminin farkındaydı, herkesle tek tek konuşması yerine, bizim sorularımıza verdiği yanıtlarla bütün gazetelerde “anında”manşet oluyordu. 


Bir bayram günü bize röportaj randevusu vermişti, Farabi Sokakta “kirada” oturduğu eve gittik, yukardaki resmi Kadir çekmişti, öyküsünü (*) blogumda yazmıştım.

Sonraki günlerden birinde Özal ile yeniden görüştüm, önemliydi açıklamaları, hemen ajansa dönüp bandı deşifre edip haberi yazma telaşındaydım, fakat büroya girdiğimde, haber müdürümüz Atilla Girgin, “Sen şimdi Özal’ı boşver, Çocuk Esirgeme Kurumunun müzikli bir etkinliği var Kadir Şengün’le birlikte gidin onu takip edin” dedi. Oysa Türkiye Süleyman Demirel’in deyişiyle, “70 cente muhtaç olduğu günler”den geçiyordu  Özal’la özel röportaja nasıl boş verilirdi? Gençtik, söz söyleme, itiraz etme hakkını kendimizde göremezdik, Kadir’le birlikte Dedeman Otelindeki etkinliğe gittik. Ortalıkta rengarenk balonların, konfetilerin uçuştuğu, çocukların dans edip şarkı söyledikleri ortamın fotoğraflarını çeken Kadir’e dert yandım:


——çeyrek sucuk hikayesi——-


-Kadir Bey, şimdi benim Turgut Özal’la röportaj bandını deşifre etmem gerekirken burada olmam sizce de yanlış değil mi?


Kadir durdu durdu güldü:


-Dur bakalım yahu, daha dün bir bu iki, elbet müdürün bir bildiği vardır. Bak sana anlatayım. Bülent Ecevit’in efsanevi Başbakanlık günleriydi, özel uçakla bir yurt gezisine gidecekti ve ben izleyecektim. Etimesgut’a gittik uçağa bindik, geziyi izledik, fotoğrafları ajansa telefoto (o yıllarda fotoğraf göndermek için kullanılan bir  aparat) ile geçtim, akşam saatlerinde Ankara’ya döndük. Ecevit uçaktan indikten sonra hepimizin (10 kişi kadardık) elini sıkıp teşekkür etti, bana da, “Saygılar Kadir Bey” diyerek veda etti.


Bekar evime 21.00 sularında döndüm, karnım acıkmıştı, buzdolabını açtım  baktım tamtakır, başparmağım kadar, çeyrek bir sucuk parçasından başka bir şey yok. Zile basıp kapıcıyı çağırdım, geldi:


-Ne var?


-Ya ben işten şimdi döndüm, evde bir şey kalmamış, şu bakkaldan bana ekmek alır mısn?

(Kapıcı üstünde eşofmanla belli ki yatıp uyuma modunda) Elimdeki parayı uzattım, o sırada adam ters ters yüzüme bakıp ne dese beğenirsin?

-Ne dedi?

-Bu saatte ne ekmeği be? S..tir ol git, al şu paranı da… Diyerek parayı da yere atmasın mı?


Bu olayı ağzım açık dinledim, sonra Kadir ekledi:


-Ya, gördün değil mi? Yarım saat önce bana Başbakan Bülent Ecevit, -saygılar Kadir Bey- diyor, ondan sonra kapıcı ekmek almasını istedim diye, parayı yüzüme fırlatıp, s… tiri çekiyor… Onun için yaptığın işleri de kendini de sakın önemseme…


İşte  meslek yaşamımın en önemli dersini böylece almış oldum Kadir Şengün’den… Nurda yatsın.


(*) https://bennursunerel.blogspot.com/2021/04/turgut-ozal-ile-pijamal-bayram-soylesisi.html


Yorumlar

  1. Teşekkürler Nursun Erel , Kadir Şengün'ün fotoğraf kenarındaki imzalarından bilirdim. Ama tanışmamıştık , yazdıklarını okuyunca etkilendim , kendisini tanımayı isterdim, bir sessiz gemi daha yolculuğa çıkmış , belli ki düzenin sırrını çözdüğü için sessiz gemi , ne kadar çok sessiz gemi var bu ülkede kadri bilinmeyen...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sessizce gitti! Üzüntüm, acım çok derin.

      Sil
  2. Ne anılarınızı vardır kimbilir , çok üzüldüm arkadaşınıza ışıklarda uyusun yıldızlar yoldaşı olsun

    YanıtlaSil
  3. Evet, çooook, ne de olsa 40 yıl!

    YanıtlaSil
  4. Nursuncum ne vefali bir dostsun.
    Allah rahmet eylesin Kadir Sengun’e🙏

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...