Bir Devlet Başkanı düşünün: Halkına sürekli yalan söylüyor, sağa sola rüşvet dağıtıyor, uyguladığı yaygın nepotizmle (adam kayırma) sarayına yakınlarını, akrabalarını doldurmuş, hatta kendi oğlunu bile “özel kalem müdürü” yapmakta mahzur görmemiş... Halkın sorunlarına kulak asmıyor, varsa yoksa kendi yaşamı... “Aman seçimde kendisinin kazanacağı garanti olsun, yeter ki sarayında lüks içinde yaşasın, pırıl pırıl parlayan pırlantaları, şahane tayyörleri, Hermes çantaları (belki çakmadır!) ile hava atsın, “Dünyanın sonu gelecek olsa bile!” Yaşananlara kulak asmasın... Siyaset yolunda yoldaşı olup, seçim kampanyasına bol sıfırlı çeklerle katılan dostlarına her türlü imkanı sağlasın, kendini zor durumda bırakacak haberleri yasaklatsın, hatta “dünyanın sonu geliyor” diyerek kendisini uyaran insanları “başına çuval geçirtip” yok etsin, ya da işbirliği yapmaya razı etsin... İnanmayacaksınız ama kendisine bağlı Genelkurmay Başkanı bile ufak tefek kazançlara tamah etsin. -Ahlaktan yoksun, yalanc...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.