-Tokyo’nun sıcağı meşhurdur, çok yanlış bir zamanda gidiyorsun Demişlerdi de inanmamıştım. Ağustos ’un ilk günlerinde Narita Havaalanında uçaktan indiğimde, fırının kapısı açılmış da içine girmişim gibi hissettim. Neyse ki hemen klimalı bir koridora geçtik, rahatladık... Japon Enformasyon Bakanlığı nın konuğu olarak 1987 yazında gitmiş, Hiroşima dahil, pek çok kentte Ağustos ayı boyunca birer hafta geçirdikten sonra Ankara ’ya dönmüştüm, artık “ eskisi gibi değildi ” benim için hiçbir şey... Oooo, nereden başlasam? Tokyo ’nun o mükemmel işleyen metro sistemi ile kenti hallaç pamuğu gibi atmanın kolaylığından mı? Japon mutfağının o müthiş lezzetlerinden mi söz etsem? Eğer öğleni geçiştirmek için ucuz bir şey olsun derseniz, zaten heryer Mc Donalds, Kentucy Fried Chicken. Tokyo ’ya ayak bastığım gün kenti gezdiren rehber anlatmıştı: -Japon çocukları artık Japon mutfağını unuttu, varsa yoksa hamburger, kızarmış tavuk. Hatta geçenlerde yeğenim hayatında ilk...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.