Bir süredir elimde değerli meslektaşım Ercan Deva ’nın kitapları var, Kurban Bayramı öncesi “Kokuşma ” (*) başlıklı olanına başlamıştım, bayram günleri boyunca, hatta gecelerde de elimden bırakamadım. Bu nedenle bayramım biraz “ kasvetli” geçti, çünkü sayfaları çevirirken çoğu kez hayıflandım: -Yahu bu gazete sahipleriyle, büro yöneticileri hangi hakla gazetecilere böylesine eziyet edebilmişler? Ne yani, gazeteci “ kurbanlık koyun ” mudur ki bu tutumlara layık görülsün? Çünkü kitap, A’dan Z’ye basın sektöründeki durumu yaşanmış olaylarla, kişilerin inanılmaz zaaflarıyla son derece gerçekçi bir dille anlatıyor. -“ Kokuşma ” sözcüğü ile “ basın sektörü” tamlaması nasıl yan yana gelebiliyor? Diye kimsenin soru soracağını tahmin etmiyorum çünkü sektördeki durum ayan beyan ortada. Basın-yayın kuruluşları neredeyse tümüyle ele geçirilmiş halde. “ Doğru haber” okuyabilmeniz için, bütün mecraları adeta “ araştırmacı gazeteci, pardon okur! ” Gibi hallaç...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.