Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Cehalet ve kıskançlık

-Yaşamda en sevdiğin şey nedir? Diye soranlara diyorum ki, “Kitaplar ve seyahat…”   İşte yine kusursuz, gezmeli tozmalı, bol bol okumalı günler yaşadım, geçen haftayı kitapçılarında, müzelerinde, operasında, saraylarında geçirdiğim Paris rengarenk bir rüyaydı, o muhteşem sahneden ben de “ bir tutam” (*)  da olsa “ rol çalmış ” oldum. Hele Parizyen dostlarla buluşmalar, oraları ve Türkiye’yi onların gözüyle değerlendirmek tam bir fikir zenginliği oldu benim için. Damağımda iz bırakan lezzetlere gelince, Paris dekorunun önemli bir parçasıydı, keşke size de tattırabilseydim.  ———-Arafta Düet——- Neyse işte, Avrupa’nın kadim kültür-sanat  kentine doğru yol alırken,  elimde  Selahattin Demirtaş ve Yiğit Bener 'in ortak kaleme aldıkları " Arafta Düet" romanı vardı. Tam da Kürt sorununun tartışıldığı, silahlara veda umudunun yeşerdiği şu günlerde okuduğum romanın kurgusu ve sade dili beni çarptı. Kitapta bir emekli generalin, sakin bir köşeye çekilip yaşa...

Çarıklı Diplomat

Vahit Özdemir ’in “Çarıklı Diplomat” kitabını bir kaç haftadır elimden düşürmedim, gittiğim heryere götürdüm, hatta başucu kitabı bile yaptım. Okuma maratonum bugün sonlandı, kitabımın kapağını kapatırken şunu düşündüm: -Siyasetle ilgilenen, ülke yönetimine dair söz söyleyen, ya da en azından kafa yoran herkes,  özellikle de bürokrasinin ve diplomasinin işleyişini merak edenler bu kitabı mutlaka alıp okumalı… Bakmayın 526 sayfa olduğuna kitabın.  Özlem Pekcan “ nehir söyleşisi ”nı son derece akıcı bir dille kaleme almış, doğrusu Vahit Özdemir de en küçük detayları bile atlamadan, yetimhanede başlayıp, Fransa’da öğrencilikle devam eden yaşamını, diplomat olarak Dışişleri Bakanlığında geçen yıllarını öylesine içtenlikle anlatmış ki, sayfaları keyifle çeviriyorsunuz.  “ Aaa, meğer politikacıların yaşamında, devletin işleyişinde, neler oluyormu ş” dedirten kitap, çok hoş vakit geçirtiyor. Okurken ilginç bulduğum kimi anekdotlarla size kitabı biraz anlatsam mı?  Ne...

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...