Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Gökte ararken yerde buldum

Hem de bir arkadaş ziyaretinde karşıma çıkmasın mı? Daha önce de söz etmiştim, “ Min el Sima” dan, hani şu “ gökten gelen ” anlamı taşıyan tatlıdan… (*) Bağdat’a, Süleymaniye’ye, Erbil’e defalarca gidiş gelişlerim olmuştu. Savaş öncesi gerginlik sürerken oralarda haftalarca kalmış, Kuzey Irak’ta petrol kuyularının açılışına gitmiş, Saddam Hüseyin’in “oyların tamamını aldığı!” referandumu Süleymaniye’de izlemiştim, BM Genel Sekreterinin “arabuluculuk girişimi ”  ziyaretinde de Bağdat’taydım, işte o sırada  keşfetmiştim bu lokuma benzeyen tatlıyı… Uzun süredir o taraflara yolum düşmedi, gidenlere söyledim ama onlar da tedarik edemediler…  Aa, bu sabah bir arkadaş ziyaretinde masanın üzerindeki kutuyu farketmez miyim? Gözlerime inanamadım, arkadaşımdan izin isteyip bir kaç tanesini çantama koydum, o da demez mi? -Birisi getirdi ama  kimdi? Tatlı da pek benlik bir şey değil… Oysa benim için bir nostaljik bir mutluluktu “gökten gelen tatlıyı” ağzıma atmak, d...

Bir cennet iki yazı🍀💚

1. Yazı: Bu muhteşem koleksiyonun sahibi Haldun Cezayirli, aslında beni o güzel sözleriyle mahçup etti ama benim için çok değerli; Cennetimin bugünkü konuğu Ankara’dan; hem okul arkadaşım, hem de meslektaşım: Nursun Erel.  Kalemiyle, bilgisi, görgüsüyle , titizliğiyle bir dönemin en başarılı Ankara gazetecisidir. Çalışkan gazetecisidir.  İzmir seyahatinin son günü ansızın çıkıp geldi cennetime. Hazırlıksız yakalandık, ne bir pasta , börek, ne de çay kahve!  Olsun, bol bol kitaplardan, fotoğraflardan, yazılardan konuştuk. İşlerden, güçlerden konuştuk.  Ankara’dan dostlardan konuştuk.  Nedense bir Ankaralı görünce, Ankara’yı görmüş gibi oluyorum.  Ne iyi ettiniz de geldiniz! Haldun Cezayirlioğlu —-Örnekköy’de bir cennet—- 2.Yazı; Sevgili okuldaşımın “cenneti”ni gezdiğim günden izlenimler… İzmir’de kim varsa görsün isterim doğrusu… Öyle bir cennete düştük ki, mutlaka girin, görün derim… Çok değerli dostum, okuldaşım, meslektaşım Haldun Cezayirlioğlu’nun bilgi...

Bunlarda meğer hiç vicdan yokmuş…

Saadet Partili Hasan Bitmez’in ölümü bana “insanlığın bittiği yer!” Sözünü bir kez daha anımsattı. TBMM’de konuşma yaptığı sırada onu izlediğimi (*) söylemiştim…Hastaneye kaldırıldığı andan itibaren, TBMM tutanakları üzerinden Bitmez’in “ son sözlerine”  takılıp kaldım…  Düşünebiliyor musunuz? Bir milletvekili son derece detaylı bir hazırlık yaparak kürsüye çıkmış, herkesi can evinden vurması gereken, hatta düşündürüp, vicdan azabıyla kıvrandırması gereken bir konuşma yapıyor. Ceylan derisi turuncu koltuklardaki milletvekilleri ise onu dinlemek yerine sıra kapaklarına vurup, hakaretlerden hakaret seçerek, laf atarak Bitmez’i yıldırmaya çabalıyorlar… Affedin ama içimden geçen haykırış şu: -Dinlesenize be ey adamlar, kadınlar…Düşünsenize biraz, eğer  insansanız… Yoook.  Varsa yoksa hakaret, oturdukları yerden laf atmalar, aşağılamalar…  Ve adamcağızın sözlerini tamamlayıp, kürsüden yere düşmesinin ardından, turuncu koltuklardan yansıyan şu ilkel h...

Hasan Bitmez’in TBMM’deki “son” konuşması…

TBMM  (12 Aralık 2023 tarihli) TUTANAKLARINDAN:  SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA HASAN BİTMEZ (Kocaeli) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Bütçe görüşmelerinin hayırlı sonuçlara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan diliyorum. Türkiye siyasetinin ve millî görüş hareketinin hem kodlarının hem de tarihî serüveninin şahidi olarak da birkaç hususu özellikle dış politika bağlamında sizlerle paylaşmak istiyorum. 2002 yılında iktidara gelen AK PARTİ, Türkiye toplumu başta olmak üzere, mazlum toplumlar için büyük umut olmuştu çünkü Erbakan Hocanın talebesi olduğunu iddia eden bir isim büyük bir oy oranıyla Türkiye'de iktidara gelmişti. Tabii, iktidara gelişinin arka planını milletin bilme imkânı kısıtlıydı ve pek de mümkün değildi; dolayısıyla haklı olarak çok büyük mana yüklemiş ve beklenti içine girmişlerdi. Bizim milletimiz mazlumun yanında, zalimin karşısında her daim saf tutmuştur. Dün, burada, AK PARTİ’nin hatipleri konuşurken bir cümle kullandı...