Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Bir siyah beyaz fotoğraf

Bu sabah WhatsApp  kutum çınnn dedi, baktım   bir mesaj, Nur Batur göndermiş, Tercüman yıllarımızdan bir siyah beyaz fotoğraf…Aklımdan neler neler geçti… İki genç kadının Tunus caddesindeki bürodan içeri adım atışı…  -Ürkek miydik? -Hayır, kendimize güvenimiz tamdı… Nur dış politikada, ben ekonomide ne haberler yaptık, ne manşetler çıkarıp gündemi değiştirdik. -Heyecanlı mıydık? -Çokkk, heyecan olmadan bütün o işler yapılabilir miydi? -Sevildik mi? Evet, defalarca taltif edildik, kendi alanımızdaki bütün önemli toplantılara gönderildik, iç seyahatler dış seyahatler… Japonya’dan ABD’ye, Suriye’den Libya’ya dünyayı dolaştık. -Kıskanıldık mı? -Eh olmadı desem yalandır… Ortadoğu halklarının kanında “haset” vardır… Oysa kimsenin kötülüğünü istememiştik, tek derdimiz çalışmak, üretmekti… -Resimdeki üçüncü kişi kim mi? -Olcay’dı… Bizden gençti, sendika ağırlıklı çalışıyordu, gün geldi büyük bir haksızlığa uğradı, hepimiz tek yumruk olduk, karşı çıktık, patronlara ge...

Ahmet Telli’den kaynaklı…

Yaşamımız öyle hızlı geçiyor ki önemli bir an, bir söz hemen aklımızdan çıkıveriyor, bir kenara ufacık bir not bile almıyoruz, aslında sosyal medyanın varlığı bizi “deftere” yazmaktan da alıkoyuyor, ne kötü… Bu sabah uyandığımda telefonu elime aldım, bir baktım Tevfik Dalgıç’tan Facebook’ta önemli bir paylaşım var, Ahmet Telli’den alıntı yapmış: Ankarada Kumrular sokağı hüzzamdı bir zaman Kale’ye rast vaktinde çıkılırdı Gariptir, Sezenlerdeki hanende Çekip gitti Sarguttan bir ay önce Posta caddesi, Taşhan, Karpiç ve diğerleri Ama artık meyhaneler kalmadı Ankara’da Belki bundandı Cemal Süreya’nın Kızılay’da Huzursuz bir zürafa gibi dolaşması “ Ahmet Telli’ye ne oldu? ” derseniz… 12 Eylül’de içeri alıp kuru somyalarda yatırdılar, şimdilerde de “ okuduğu şiirlerden ” onu 77 yaşında yeniden hapislere yollamaya kalktılar… Neyse işte, sabahın o saatlerinde ben de kalktım eski günlükleri, fotoğrafları filan buldum… Bir kaç şey çiziktirdim yorum olarak, sonra çok değer verdiğ...

Ooo neler söylemişiz meğer!

    Ana Sayfa   ▼ 7 Temmuz 2010 Çarşamba Nursun Erel'e sevgiyle! Bugün gazetecilik okuyor, üstelik dış haberlerde yetkin bir gazeteci olmak için uluslararası ilişkiler eğitimi de alıyor olmamın en büyük sebeplerinden biridir Nursun Erel! Daha İlkokul beşinci sınıfta her akşam onun Amerika'dan o akıcı ingilizcesiyle konuşup, sonra dönüp ekranlardan bize dünya politikasını etkileyen olayları heyecan ve ustalıkla anlatması beni televizyonun önüne mıhlardı! Hep özenir, onun gibi olmak isterdim... O Bağdat'tan bildirirken ben artık savaş muhabirliği de yapacağıma hepten inanmış, damarlarıma gazeteciliğin çıldırtıcı heyecanını zerketmiştim... Ve büyük hayalim bir gün gerçek oldu! Lise 2. sınıf öğrencisiydim ve Nursun Erel'e tesadüfen hayran olduğumu duyan kuzenimin eşi, Erel'in eşi Feyzan Bey'in kendi patronu olduğunu ve ondan Nursun Hanım'ın e-mail adresini alabileceğini söyledi, böylece tanımış olmaktan hâlâ gurur duyduğum bu harika gazeteciyle tanışma maceram b...

95. Yaş Hatırası, Eski Maliye Bakanı Kaya Erdem: “Emin Çölaşan’a kırgın değilim…”

Eski Maliye Bakanı Kaya Erdem’in 95. Yaş kutlamasına, bürokrasi temsilcileri, siyaset adamları, ABD’de yaşayan kızı ve torunları ile çok sayıda dostu katıldı. Bodrum’da, bir restoranda gerçekleşen kutlamada Erdem, “Yaş 95 olunca -artık kutlama yapmasak mı? - Diyorum, yoksa 100. Yıl kutlamasında mı tekrar buluşsak”  diye sorunca 40’ı aşkın davetli alkışlarla ve “ iyi ki doğdun Kaya ” şarkısıyla yanıt verdi. Kaya Erdem, pastasındaki tek mumu üfleyip, bıçakla keserken de konuklarına “ Sizler de en az benim kadar, hatta 120’ye kadar filan yaşayın ” dedi. Deniz kıyısındaki kutlamanın davetlilerinden biri de bendim, dalgalar kıyıya vururken, genç bir muhabir olarak Kaya Erdem’i izlediğim yıllar bir bir aklımdan geçti. 12 Eylül 1980 Darbesi sonrasıydı, Süleyman Demirel’in deyimiyle “ 70 cente muhtaç ” durumdaki Türk halkı, askeri hükümetin Başbakan Yardımcısı olarak atadığı Turgut Özal ile henüz tanışmış, IMF’nin şekillendirdiği “ sıkı para politikası ” ile dişini ve kemerini sıkmay...

Şimşek çaktı CDS düştü

    -Haydi geçmiş olsun sevgili dostlar, büyük badireyi sonunda    atlattık…   -N’oldu yahu?   -Canım şu içinde bulunduğumuz durumu söylüyorum, hayat pahalılığı, artan dış-iç borçlar, ülkemizin alarm veren risk durumu, yetmeyen maaşlar, boş tencereler…. Daha sayayım mı?   -Yok yok sus, yine felaket tellallığı yapma.   -Ben mi? Yoksa bunları ekonomistler mi söylüyor?   -Onlar dünde kaldı cancağızım,  Mehmet Şimşek  Hızır gibi yetişti, kriz bitti. Mevlana’nın dediği gibi  “artık yeni şeyler söylemek zamanıdır…”  Baksana Türkiyenin risk primi bile mucizevi düşüş göstermedi mi? 700 lere kadar çıkmışken nasıl bıçakla kesilir gibi indi 500’e… Ayrıca enflasyon bile düştü TÜİK açıkladı ya…   -İnşallah öyledir, sen  -enflasyon düştü-  diyenleri hala ciddiye mi alıyorsun? Gerçekleri söyleyenleri dinlesene?     -Kimmiş onlar?   -Mesela  Mahfi Eğilmez , bir dönem hazinenin başındaydı. Dünkü yazısında...