Kimi zaman “ dünyanın en şanslısı olduğumu ” düşünüyorum. -Nasıl yani? Demeyin, evet, “gelip geçmiş en güzel kadınlardan kabul edilen Audrey Hepburn” den de, “ dünyanın bir numaralı lideri” sıfatını her şeye rağmen 4 yıl taşımış olan Trump ’tan da, hatta üst üste iki kez lotarya kazanan bilmem kim den bile şanslıyım. Zaten hep böyle değil midir? Aşığa, kendi aşkı dünyanın en büyük aşkıdır, hastaya “ herkes bunu yaşıyor ” denmez, onunki dünyada tektir , hele “ dünyanın en kıymetli çocuğu ” ise sadece ve sadece kendi annesinindir... -Aman uzattın lafı gene Duydum, duydum. Peki, şimdi anlatacağım sahneye buyrun o zaman... Tokyo’dan Honshu Adası na geçiyoruz, Nagoya ’ya geldik... Bütün gün gezdik, Ortaçağdan kalma Kaleyi, müzeyi filan, ama gözümüz saatte, akşamı iple çekiyoruz çünkü Kisu Nehri ndeki balık avlama şölenini izleyeceğiz. -Bakalım şölen dedikleri neymiş? Akşamüstü, nehir kıyısına yürüyerek varıyoruz, ...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.