Ana içeriğe atla

Yıllar sonra




Mülkiyeliler Birliği’nin yaşamımızdaki izleri unutulmaz.

 

-Cebeci yokuşunu tırmandığımız üniversite yıllarında kısıtlı harçlıkla bahçesinde saatlerce oturup neler konuşurduk? Umutluyduk gelecekten; Sınav açmış, TRT’ye başvurdun mu? Yankı’da staj imkanı var, Kışlalı çağırdı, beraber gidelim mi? Işık Cumhuriyet’e başlamış…

-Gazeteciliği sürdürürken kimi kaynaklar kapalı restoranda randevu verir, bilgiyi saklamazlardı, hazineye kavuşmuş gibi olurduk her sorumuza cevap aldığımızda.

-Sonraki yıllarda aile kurduk, çoluk çocuğa karıştık, Meşrutiyet’teki doktor randevuları sonrası uğrardık. Fadıl Bey Ali’ye ya da Mehmet’e aşı yapılmış olur, patates kızartması-kaşar pane- beyin salatası üçlüsü iğnenin acısını unuttururdu.


-Ooo, çok eskiye gittin


Dediniz, evet, aslında dünkü buluşmamızdan söz etmek istiyordum. Sevgili Mehmet Kahraman’ın öncülüğünde yıllarca ekonomiyi takip eden, atta EMD’yi (Ekonomi Muhabirleri Derneği) kuran meslektaşlar olarak buluştuk. Masamız büyük tutulmuştu, herkes yılların özlemiyle yanındakiyle sohbete daldı… Karşımda Erdal Sağlam, Kemal Öke, Maruf Buzcugil, Mehmet Öztoprak vardı.

Ben de, meslekteki azmine hep saygı duyduğum, başarısını şimdi de sürdüren Alaattin Aktaş’la oturuyordum, öyle çok konu açıldı ki, belki sadece iki gazetecinin daldan dala sohbetinde bunca bilgi ve anektod paylaşılabilirdi. Turgut Özal döneminin özelleştirmelerinden mi bahsetmedik, Mahfi Eğilmez’den, blogundaki tartışmalardan mı? TÜİK’in kamuoyundan sakladığı gerçekleri  ortaya birbir seren meslektaşıma soracağım çok şey vardı, hatta Hafize Erkan’ın aniden Merkez’i bırakışını bile konuştuk. Ben de ona bir tarihte Devlet İstatistik Enstitüsü’nün gizli tutulan tüketici indeksindeki “ispermeçet mumu” (*)  hikayesini anlattım, epey güldük.  Bir ara farkettik, oturduğumuz sandalyeler biraz eskimiş, bel vermiş Alaattin:

-Ekranda ilk çıktığım canlı yayın Mehpare Çelik’le TRT’de olmuştu, baktım oturduğum sandalye arkaya doğru eğiliyor, neredeyse ben de geriye düşeceğim, belli etmeden oturma şeklimi değiştirdim, dimdik oturmaya başladım…


Dedi, yine güldük…


Sonra AA’da efsane haberlerin yazılmasına öncülük eden hörmetli! Vecdi Seviğ o dönemden ilginç notlar paylaştı, mesleğimizin unutulmaz ismi Özden Alpdağ’ı da andık. Mehmet Öztoprak’ın yaz aylarında basılmasını beklediğimiz kitabında yer vereceği renkli öykülerden birini dinledik, kahkahalara boğulduk. Muzaffer Gençdoğan bize Ankara’yı bırakıp 11 yıl önce yerleştiği Sinop’u anlattı. Bir ara Mehmet Öngeoğlu bana ilginç bir soru yöneltti:


-Geçenlerde Cemiyete gittik, seni göremedik?


Bu da beni gülümsetti, 6 Ekim’deki kongre sürecinde yaşananlardan (**) haberi yoktu sanırım.


Nurhan Yönezer’le konuşacaklarımız  çok birikmişti, sohbete mecliste sabahladığımız  bütçe plan komisyonu oturumlarından girdik, özlediğimiz dostlarımızdan çıktık, bir ara Mehmet Kahraman da bize katıldı, neler neler konuştuk. Saatler nasıl geçti anlamadık…


Ali Bilge de vardı masanın uzak köşesinde, onunla sohbeti aile buluşmasına erteledik…Bir günü keyifle böyle uçurduk.


(*) https://bennursunerel.blogspot.com/2025/01/ispermecet-mumu-ve-tuik.html

(**) https://bennursunerel.blogspot.com/2024/10/biz-susalm-belgeler-konussun.html

Yorumlar

  1. Günü ne güzel özetlemiş ve unutulmaz kılmışsın, sağol.

    YanıtlaSil

  2. çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...