Ana içeriğe atla

Kayıtlar

“Bir kadın!” Fatma Aliye

Huzurlu bir yaz tatilinde  “kitap okumak” gibisi yok, ne var ki benim kitap seçimlerim çoğu kez bağımsız olamıyor, kimi nedenlerle başkalarının taleplerine uymak zorunda kalıyorum.  -Peki, bundan şikayetçi miyim? -Değilim, çünkü okumak başlı başına bir keyif Şu anda Bodrum’da tatildeyiz, buradaki kitaplıkta bir ayıklama yaptım, kimi kitapları Ankara’ya götürmek istiyordum, derken uzun süre önce alıp henüz okuyamadığım bir kitap geçti elime… Fatma Aliye’nin (*) “Udi”si… Kitabın kahramanı Bedia, çocukluk ve gençlik yıllarında müziğe tutku duyan bir kadın, babası Nazmi Beyin teşvikiyle merak sardığı çalgılara çalışıyor, keman ve kanunu kusursuz çalmayı öğreniyor, ama en sonunda sesine-tınısına hayran olduğu udda karar kılıyor. Bedia yaşamını Şam’da sürdürürken yakışıklı bir yüzbaşı Mail ile “gözü kapalı” bir evlilik yapıyor ama eşinin çapkınlığı nedeniyle evlilik sarsıntıya uğruyor, büyük acı ve eziyet  çekiyor. Kederini ve gözyaşlarını herkesten saklayarak, en büyük ...

Trenle Güney Afrika 2

Pretoria’dan ayrılıyoruz, jakarardalar tümden açmış, caddeler iyiden iyiye mora boyanmış, heyecanlıyı, üç gün üç gece sürecek tren yolculuğumuz nihayet başlıyor. Bizi Pretoria’dan Cape Town’a götürecek özel trende (Rovos) yer ayırtmıştık, trenin kalkacağı perona ulaşıyoruz. Bekleme salonunda şampanyamızı yudumlarken, valizlerimizi siyah takım elbiseli valeler alıp kompartmanımıza götürüyor, ardından trene, kompartımanımıza  buyur ediliyoruz.   Valizlerimiz açılmış, giysilerimizi mini gardroba yerleştirilmiş, iki genç kadın bize kompartımanımızı tanıtıyor, banyonun kullanılışını, minibarı, vagon restorandaki yemek saatlerini, bar-vagonu, kitaplık, oyun salonu ve çay saatleri için özel vagonlarda  nasıl vakit geçirebileceğimizi anlatıyor, en uçtaki küçük dükkandan alış veriş edebileceğimizi hatırlatıp soruyorlar:   -Ütülenecek veya temizlenecek giysilerinizi alabilir miyiz?     Akşam yemeklerine “ itinalı kıyafetle gidileceğini”  önceden öğrenmiştik, haz...

Trenle Güney Afrika Cumhuriyeti (1)

  Seyahatler beni çok heyecanlandırıyor, kendimi şanslı sayıyorum. Yıllarca okuyup, fotoğraflarını görüp, filmler izleyip, üzerine düşler kurulan bir ülkeye, Güney Afrika Cumhuriyetine ayak basmak kimi zaman kabusa dönüşse de, o düşün parçası olabilmek büyük bir şans değil mi?     -Kabus mu? Neden?   Diye soruyorsanız, Pretoria’dan başlayayım anlatmaya…     Jakarandalardan dökülen çiçeklerin caddeleri mor halılarla kapladığı, yasemin esintileriyle mis gibi kokan başkente eylül sonunda ayak basmıştım. Gecenin geç saatiydi, über çağırıp otele ulaştığımda    motor gürültüsü ve mazot kokusu hiç hoşuma gitmedi ama, saatler süren yolculuğun etkisiyle valizimi bile açmadan yatıp uyudum.   Küçük otelimde uyandığımda artık motor  sus muş, mazot kokusu yok olmuştu, bahçeden sızan yaseminlerin  esintisi  ferahlatıyordu. İlk kez ayak bastığım ülkeyi tanıma hevesiyle alelacele bir şey atıştırıp resepsiyona yöneldim:   -Kent planı var m...