Yılmaz Özdil’in 5 yıl önce kaleme aldığı, nedense şimdilerde hep Bülent Eczacıbaşı’na atfedilen bir paylaşım yapma gafletinde bulunduk, Nazlı Ilıcak, rastlantı eseri, hapse girmeden bir gece önce, “herkese açık” bu paylaşımıma ilginç bir düzeltme-yorum yaptı diye sayfamıza ve başımıza atılmadık taş kalmadı… Üstelik hatayı “ anında ” düzeltip, Yılmaz Özdil dahil herkesten özür dilememize karşın. Özel mesajlar, telefonlar, genel paylaşımlar yoluyla taş üstüne taş yedik… Bazı sözleri, hakaretleri, hele de “belden aşağı” söylemleri burada aktarmayacağım, ancak “kadın ”ı hedef alan söylemleri, “belli eğitim ve kültür düzeyinde varsaydığım, her birini, değerli birer aydın olarak ” gördüğüm kimi sayfa arkadaşlarıma yakıştıramadım… Ben meslek yaşamımda asla eleştiriden kaçmadım, kimi dostlarla anlayış farkımızı telefonlarla, mesajlarla görüşüp, anlaştık, ama hakaret ve tehdite asla yol veremem… Neymiş sorun? Yazıda Nazlı Ilıcak’a yer verip, bir...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.