Bizim meslekte bence büyük bir şanssızlık, kimi önemli projelerin gerçekleşmesini asla görememektir… Toplantılara katılırsınız, demeçler verilir, anlaşmalar imzalanır, yapılan röportajlar sayfalara sığmaz ama bütün bu kayıtlara bir daha dokunulmaz, hepsi tozlanır tarihe karışır, yıllarca üzerinde konuşulan, plan yapılan, adım atılan hayaller hiçbir zaman gerçekleşmez. Türk-Ermeni devletlerinin yakınlaşması, kadim halklar arasında yüzyıllardır var olan dostluğun, işbirliğinin politik engellerden kurtarılması üzerinde bugüne değin ne çok konuşulmuştur öyle değil mi? Ama 24 Nisanlar gelir, dostluk söylemleri rafa kaldırılır, sözcükler çatışması başlar: -Ermenilerin başına gelen “ sözde soykırım” mıydı? “ Medz yeğern (*) miydi ?” Bu sözcükler konuşulur durur, çözümler üzerindeyse bir arpa boyu yol bile alınamaz. Atatürk’ün bir asır önce, 24 Nisan 1920 günü TBMM’yi açarken yaptığı konuşmada kullandığı “fazahat ” (utanılacak işler) sözcüğünü bile so...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.