Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Asker gözüyle DEPREM, “asrın katliamı…”

-Emekli Deniz Albayı Bora Kutluhan 50 bin yaşamı söndüren depremi, öncesi ve sonrasıyla değerlendirdi -Kutluhan’a göre asrın katliamına neden olan 2 olasılık: 1-Asker AFAD’dan talep gelmeyince müdahale etmedi 2-AFAD bir balondu, hazırlıksızdı, felaketi öngöremedi Seçim tartışmalarının gölgesinde kalan depremle ilgili, “ asrın felaketinde sönen 50 bin yaşam unutuldu mu? Evleri başlarına yıkılan, yerinden yurdundan kopan, çaresiz durumdaki onbinlerce insanın geleceği ne olacak? ” Sorularına yanıt verebiliyor muyuz? Peki “ Asrın felaketi ” göz göre göre nasıl yaşandı? Asker neden ilk günlerde sahada yoktu? AFAD, yetersizliklerine karşın şişirilmiş bir balon muydu?  Yoksa bütün bu yaşanan felaketin altındaki imza “ tek adam rejimi ” miydi?  Bu soruların yanıtlarını Emekli deniz piyade albay Bora Kutluhan’ın hazırladığı, “ Bağıra Bağıra Gelen Asrın Katliamı: Kahramanmaraş” başlıklı  raporda (*) bulmak mümkün.   Kutluhan 62 sayfalık raporunun girişinde, depremde...

Kime yutturacaksınız?

  Seçimlere tam 27 gün kala, doğrusu iktidar ortaklarının yerinde olmak istemezdim…     Neden mi? Ankara’ya birbirini ardından sökün eden heyetler tarafından gündeme getirilen sorulara    asla yanıt veremiyorlar da ondan.   -Kim yahu Ankara’ya sökün eden bu heyetler?     Diye soruyorsanız, başkente davet edilen Avrupa’nın Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gözlemcilerinden, farklı ülkelerden gazetecilere, hukukçulardan, STK (sivil toplum örgütü) temsilcilerine kadar yağmur gibi ziyaretçi akını var. Hepsinin aklında aynı soru:   -Türkiye şeffaf, demokratik, sonuçlarına toz kondurulamayacak bir seçim yapabilecek mi?   E tabii, 14 Mayıs seçiminin sonucu değil tek merakları, yıllar öncesine kadar uzanan çizgide,  Türkiye’deki uygulamaları anlayabilmek adına gündeme getirdikleri sorular herkesi terletiyor:   -Anayasada bir kişinin sadece iki kez cumhurbaşkanlığına aday olabileceği kuralı nasıl oluyor da    Mr. Recep Ta...

Ya kedi girerse?

Seçimler yaklaşıyor, herkesin oyuna saygım var, ama  “aydınlığa ” mı “ karanlığa” mı “ evet ” diyeceğiz? İşte en çok bunu merak ediyorum… Neden mi? İşte aklımdaki sorular: -Cumhur İttifakı bünyesine Hüda-Par’ı dahil etmedi mi? Bu partinin 4 üyesine seçilecekleri yerlerden adaylık vermedi mi? Peki, bu partinin başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, “ Hizbullah bence terör örgütü değildir ” dememiş miydi? Oysa Hizbullah denen kanlı örgütün Konca Kuriş ve Gaffar Okkan başta, olmak üzere pek çok aydının, gazetecinin, hatta sade vatandaşın katlinden sorumlu olduğunu bilmiyor muyuz?  -Bu partinin programında, “ kadınlara fıtratına göre işler verilsin, kadınlara bakan hastanelerde sadece kadın doktorlar-görevliler çalışsın ” denilmiyor mu? -Bu parti üyesi kadınlar geçen gün kara çarşaflarıyla kürsüye çıkıp, “ şeriata dönelim” talebini açıkça gündeme getirmediler mi? -Parti programında “imam nikahı resmiyet kazansın, karma eğitimden vazgeçilsin” gibi pek çok gerici talebe yer verilmi...

Ayetten bir sure oku bakalım!

Mescid-i Aksa (*)  herkes için ama öncelikle müslümanlar için kutsal mekan değil mi? İnanışta, Hz. Muhammed Miraç mucizesinin gerçekleştiği gece, Mekke'den Kudüs'e giderek Cebrail ile birlikte, Mescid-i Aksa'nın bulunduğu noktadan göğe yükselmedi mi? (*) Peki Ramazan sürerken, İsrail polisi ile Filistinliler arasında kutsal mekanda yaşanan gerginliğe ne demeli? İnanca saygı iki toplumun barış içinde yaşaması için vazgeçilmez bir gereklilik değil mi? Ama, Ramazanda bile İsrail polisinin Doğu Kudüs’teki kutsal Mescid-i Aksa’ya üst üste baskınlar düzenlemesine doğrusu ben hiç şaşırmadım.  Gençler kutsal mekanın içine girip barikat kurmuşlar da… Bu durum her an bir sıcak çatışmaya dönüşebilirmiş de falan filan… Bütün bu gerginliğin yapay biçimde yaratıldığı düşüncesindeyim doğrusu… Neden mi? Çünkü ben İsrail polisinin zaman zaman ne kadar sert, bencil hatta alaycı-aşağılayıcı bir tutumla değil Filistinlileri, herkesi çilede çıkaracak yaklaşımlar ortaya koyduğuna biz...

Hüda-Par ve Kürt Sorunu… Özür ve Tazminat

  Hür Dava Partisinin (Hüda Par) “Hizbullah örgütü ile bağlantısı filan yokmuş” diyen AKP tarafından  adeta “sevinçle” karşılanıp Cumhur İttifakına kabul edilişi ortaklar tarafından nasıl değerlendirildi acaba? Özellikle de MHP kanadı Hüda Par’ı içine sindirebildi mi? Doğrusu bunu çok merak ediyorum. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin özellikle HDP’ye dönük sert söylemleri dikkate alındığında sormakta haksız mıyım? Şu sözler bizzat MHP lideri tarafından söylenmedi mi: -“Türkiye'de Kürt sorunu diye bir sorun yoktur. Var diyen, olduğunu ısrarla dayatıp iddia eden kim varsa kalbi Türk milletiyle bir atmayan namertlerdir.” (*) Bana öyle geliyor ki, seçim arefesinde iktidar ve muhalefet partileri ciddi değerlendirmeler yapmak, kendi özgün planlarını açıkça dile getirmek yerine sadece kamuoyunun nabzına göre hareket ediyor, parti programı gibi uzun metinleri okumak yerine büyük olasılıkla sosyal medyadaki paylaşımlara göre tutum belirliyorlar.  Öyle ya, eğer Hüda Par prog...

Hüda-Par ve kadınlar… Fıtratımızdaki meslek neymiş?

Seçimler yaklaştıkça tansiyon artıyor, söylemler sertleşiyor, ben de çok merak ediyorum, acaba 30 milyon kadın seçmen 14 Mayıs’ta kime, kimlere  oy verecek? Peki seçim sonucu üzerinde bu derece etkili olan kadınlar siyasi partilerin kendilerine dönük söylemlerine kulak veriyor mu? Beklentileri nedir politikacılardan? Yaşananları nasıl değerlendiriyorlar? Ya seçilmiş kadın politikacılar hemcinslerinin dertlerine bugüne değin yeterince eğildi mi? Ne yazık ki son günlerde “ tek kadın parti lideri” konumundaki Meral Akşener’e yapılan sözlü saldırıların tanığı olduk, üstelik bununla da yetinilmedi, bir süre önce evi basıldı, “ ayağını denk alması ” tavsiye edildi, hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından  “ bunlar senin daha iyi günlerin ” diye uyarıldı bile.  Üstelik geçen gün İyi Parti binasının kurşunlanması olayı bile pek de inandırıcı gelmeyen biçimde hırsız kovalayan bir bekçiye mal edilmedi mi? Bütün bunları izlerken acaba diyorum, siyasetçiler 14 Mayıs’ta sandık ...

Diplomayla imtihanım…

  Bugünlerde  eski  diplomalar yeniden kıymete bindi. - Sahteydi gerçekti - tartışmaları sürerken, ben de yıllar sonra yeniden şu diplomamı bir göreyim diye düşündüm. E, kolay değil, önce  bizim  kitaplığı elden geçirmem gerekti. Söylemesi ayıp, evrakı mı  düzenli tutma konusunda pek titiz değilim, e h!  bir de  yıllarca süren  gazetecilik  sırasında  raflar doldu  taştı ,   evrak evrak üstün d e…   Neyse işte, önce bütün rafları elden geçirdim,  diploma filan  bulamadım, sonra sıra çekmecelere geldi, hepsini boşalttım, derken sonunda bir  karton  kutu elime geçti…Açt ı m baktım, ooo ,  içinde ilkokul, ortaokul, lisede çekilmiş resimlerim, karnelerim  filan  var, hatta eskiden pek moda olan hatıra defterimi bile buldum, hani hep  -sepet sepet yumurta, sakın beni unutma-  tekerlemesiyle bit erdi  yaz ılanlar, sararmış sayfaların  h epsini tek tek elden geçirdi...