Ana içeriğe atla

Anıt-Kabir’de atılan sloganlara komutan ne diyor?


Atatürk’ü anma günlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan eğer Anıt-Kabir’e gidiyorsa, oraya özel olarak taşınan gruplar, aynı zamanda AKP lideri olan Erdoğan için daima çılgınca haykırarak hatta ıslıklar çalarak derin bir sessizliğin hakim olduğu, saygıyı hak eden avluyu çınlatıyor.(*)

-Nedir bu sloganın anlamı?  

Bağırıp haykıranlar,  “Atatürk, mezarından bile duysun,  bizim asıl liderimiz Erdoğan’dır” mı demek istiyor?

Türkiye Cumhuriyetinin kurucu lideri Mustafa Kemal’e, mezarının başında yapılan bu saygısızlık kuşkusuz herkesi yaralıyor, peki acaba bu sloganla kime mesaj veriliyor? Bu saygısızlık kime yarıyor?

-Bilmem, ona siz karar verin.


İşte bunları düşünürken, yıllar önce Bülent Ecevit’in Başbakanlığı sırasında iki kez art arda Washington DC’ye gidişini izlediğim günler aklımdan geçti

Kanal D’de çalıştığımız sırada kameraman arkadaşım Mustafa Güvenç ve Taşkın Ural ile birlikte DC’ye önceden gitmiş, başbakanın ziyaret edeceği önemli noktalarda çekimler yapmıştık, bunlardan biri de  Meçhul Asker Anıtının yer aldığı Arlington Mezarlığıydı, oraya ulaştığımızda kamera ile çekim yapmanın “izne tabi” olduğu bize ifade edilerek enformasyon merkezinden izin almamız istenince telefonla ilgilileri aradım, TC Başbakanının ziyaret edeceği ve Meçhul Asker Anıtında saygı duruşunda bulunacağını anlatıp, izin istedim, telefona çıkan görevli şöyle yanıt verdi:


-Tabii olur, şimdi hemen bulunduğunuz noktaya geliyorum, sizi ben gezdireyim, çekimleriniz sırasında bilgi de veririm. 



Biraz sonra bir araba geldi, önümüzde durdu, içinden çıkan siyahi görevli bizi aldı, önce Meçhul Asker Anıtına götürdü, ardından da benim çok görmek istediğim, bir suikaste kurban giden John Fitzgerald Kennedy’nin mezarına da gittik, detaylı çekimler yaptık. 

Bülent Ecevit DC’ye ulaşıp, anıt mezara geldiğinde biz yine Arlington’daydık, bir kaç gün önce bizi gezdiren siyahi görevli meğer çavuşmuş, bu kez asker üniformasıyla Ecevit’in tam arkasında ayaktaydı ve resmi töreni yönetiyordu, önce askerlerin nöbet değişimi gerçekleşti, ardından Başbakan Ecevit, Meçhul Asker Anıtına çelenk koyacak ve saygı duruşunda bulunacaktı. 

Televizyon haber bültenleri için haber hazırlayan bizlerin bu gibi önemli anları, bir kaç cümlelik anonslarla kayda geçirmesi adettendir. İşte ben de elimdeki telsiz mikrofonla bir kaç sözcükle durumu anlatmaya tam niyetlenmiştim ki, karşımdaki siyahi çavuş bana son derece keskin bir bakış atarak, eliyle “sus” işareti yaptı. Tabii ki sustum, oysa kimselerin duyamayacağı bir ses tonuyla, hatta fısıltıyla bir kaç söz söylemeyi planlamıştım.


Tören bittiğinde çavuş yanıma geldi ve, “Üzgünüm ama konuşmanıza izin veremezdim” diyerek benden özür diledi. 


Düşündüm, görevliyi haklı buldum, çünkü Meçhul Asker Anıtı bugüne kadar ABD’nin girdiği savaşlarda yaşamını yitiren binlerce askeri temsil ediyordu.

Peki, yaşamı pahasına onca savaşa bizzat katılarak, yöneterek Türkiye Cumhuriyetini bir padişahlığın pençesinde yok olmaktan kurtaran liderinin, Atatürk’ün saygıyı hak etmemesi kabul edilebilir mi?


Anıt-Kabir Komutanı acaba bu konuda ne düşünüyordur?

(*) https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/30-agustos-ta-da-ayni-rezalet-anitkabir-de-yine-recep-tayyip-erdogan-sloganlari-yukseldi-2430693


Yorumlar

  1. Sevgili Nursun, ben de adına slogan atılan, Cumhurbaşkanı ve AKP genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuda ne düşündüğünü bilmek isterdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O yaptırıyor bunları… aklı sıra ata ile kefeye konulup ağır basacak

      Sil
  2. Tam isabet sevgili Nursun! !

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...