Ana içeriğe atla

Muhsin Yazıcıoğlu: Teröristle barış olmaz

 


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 16. Ölüm yıldönümünde Muhsin Yazıcoğlu’nu şöyle andı: 

-Vatanına ve milletin büyük bir aşkla bağlı olan, yiğitliği, mücadelesi, samimiyeti ve örnek şahsiyetiyle gönüllerde taht kuran merhum Muhsin Yazcıoğlu kardeşimi şehadetinin 16’ıncı yıldönümünde rahmetle, hasretle yad ediyorum.

Keşke Yazıcıoğlu o korkunç ve üstelik de kuşkulu helikopter kazasına kurban gitmeseydi de Erdoğan’a yanıt verebilseydi.



Ama ölümünden onca yıl sonra olsa da ben size Yazıcıoğlu’nun Erdoğan’a seslenişini aktarabilirim, kendisiyle The New Anatolian gazetesinde yayınlanan röportajımızda sormuştum çünkü:

-Erdoğan’ın Kürt sorununa bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

-PKK lideri İmralı’dan hala avukatları aracılığı ile  sesleniyor ve sözde aydınlar aracılığıyla o sözleri geniş kitlelere aktarılıyor. Erdoğan, beraberindeki sözde aydınlarla geçenlerde Diyarbakır’a gitti, sanki orası yabancı bir ülkeymiş gibi, dedi ki Türkiye’de bir Kürt sorunu var ve bunun çözümü için bir takım demokratik uygulamalar gerekiyor. Hatta şunu bile söyledi; -hatadan dönmek fazilettir- Oysa Kürt sorunu çözülsün denildiğinde, PKK bunu, Kürt devletinin kuruluşu olarak anlıyor, aslında Türkiye’de sorun Kürtler değil PKK’dır. PKK ne Kürtlerin temsilcisi, ne de onların sözcüsüdür.


-Bölgedeki sorun sizce nedir?

-Bölgede eğer işsizlik, fakirlik, göç varsa dağlarda koyun kuzu seslerinin artık duyulmamasındandır, meraların, tarlaların kararıp, kurumasındandır. GAP projesi askıya alınmıştır, bölge yoksulluğa, cehalete terk edilmiştir, sağlık hizmeti de doğru dürüst gitmemektedir.  Bu işin baş sorumlusu PKK’dır, PKK terör hareketidir ve son dönemde Kürt meselesi diye diye PKK güçlendirilmiş, terör de yaygınlaşmıştır.


-Sizce terör tırmanışta mı?


-Maalesef yanlış yoldayız.. Kim ne derse desin ben düşüncelerimi bir milliyetçi olarak, vatansever olarak açıkça ifade ediyorum, Türkiye iyi yönetilmiyor, terörle mücadele edilmiyor, kanunlar uygulanmıyor. Kamuoyu bir güvensizliğe itilmiş durumda, can güvenliği  mal güvenliği yok, İstanbul’un sokakları dağdan daha güvensiz. Toplumu böyle bir psikolojiye ittiğiniz zaman tepkiye yol açarsınız. Esas olan şiddetle mücadeledir, bu konuda ancak ortak hareket benimsenirse terör geriletilebilir. Oysa şunu söyleyenler bile var; -Türk Silahlı Kuvvetleri PKK ile birlikte silah bırakmalıymış- bu ne gaflet.



-Osman Baydemir‘i mi kastediyorsunuz? (**)


-Böyle bir cümle nasıl kullanılabilir? Bir ülkenin silahlı kuvveti  yalnız bir tanedir ve o da ordusudur.  Eğer siz teröristi silahlı kuvvet olarak görüp, onunla barış imzalamaya kalkarsanız olmaz. Teröristle barış yapılmaz,  ateşkes imzalanmaz. Bunu yapmak Türk devletinin teslim olması demektir.


-Yıllar önce Öcalan’ın idam edilmesi için ısrarcı olmuştunuz. Şimdi Öcalan, İmralı’da cezasını çekiyor ve PKK’yı oradan yönetiyor, bu konudaki görüşünüz nedir?


-Eli kanı terörist yargılandı ve mahkum edildi. Yargılama dünyanın gözü önünde, adil biçimde gerçekleştirildi. Aslında cezası idamdı.  Ama koalisyonun üç ismi,  Anayasayı da çiğnediler, cezası idam olması gereken Öcalan’ı idamdan kurtardılar.  Ben -Öcalan  öldürdüklerinin sayısı kadar yani 30 bin defa idam edilsin- demiyorum ama suçları ile eşdeğer bir ceza görmelidir.


-Mevcut duruma ne diyorsunuz?


-Madem idam etmediler, o zaman Öcalan dünyadan tecrit edilmelidir. İmralı’dan talimatlar vermesi filan kabul edilemez, gaflettir.


(*) https://www.ab.gov.tr/files/Basin/2002/Haziran/3%20Haziran%202002/REUTERS.doc

(**) https://arsiv.sabah.com.tr/2005/09/11/siy108.html



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...