Ana içeriğe atla

Canım… Can Bartu




Bugün istim üstündeydim tam…


Uzun zamandır üzerinde çalıştığım bir taslak (sürpriz kalsın!)  var… 

Her gün kitaplığa kapanıp, masaya oturduğumda hemen aklımı çelip beni bambaşka yerlere sürükleyen kimi olaylar, gözlemler, görüşmeler oluyor (ben de hiç şikayetçi değilim hani!) derken o dosyayı kapatıp başka uğraşlara geçiyorum.


Neyse işte, merak ettiğim bir konu vardı, sonradan aklıma geldi ve Feyzan Beyi aradım, sonra da bu şarkıyı ona gönderdim. Sizlerle de şimdi paylaşıyorum…



Bu şarkı, Milli futbolcumuz Can Bartu için Fransız sevgilisi  (ünlü şarkıcı Patricia Carli) tarafından söylenen “canım” şarkısıymış…Hiç duymuş muydunuz? Bir dinleyin ve bence “canım” dediğiniz herkese gönderin daha iyisi sonuna kadar açıp dinletin…


Bu arada aklıma yıllar önce sevgili meslek büyüğüm, önemli spor yazarlarımızdan  Doğan Ersavaş ın anlattığı bir anekdot geldi, sanırım Şili’ye, (belki başka bir Güney Amerika ülkesine)  gitmişti, dönüşte orada yaşadıklarını, gözlemlerini anlatırken şöyle dedi:


-Can Bartu ile birlikteydik, onunla seyahatte bulunmak da ayrı bir keyifti doğrusu… Hani İtalyanların ona taktığı isim -Sinyor- lakabı bence tam uymuş. Duyardım hep ama, gerçekten de ne kadar nezaket sahibi, centilmen, yakışıklı ve cömert bir sporcuymuş, görmüş oldum, tabii sonradan o da bizim tarafa, spor yazarlığına geçti. Seyahatte günler geçirince epey sohbetlerimiz oldu, bir ara alışverişe bile çıktık. O kimi sevdiği insanlara küçük küçük gümüş biblolar aldı…


Doğan bunu anlatınca  (benim de o sırada başımda kavak yelleri esiyordu) hemen “önemli günlere dair” bir gelenek oluşturdum, tarih yaklaştıkça o günün anlam ve önemine dair minik gümüş objeler alıp, küçük notlarla “canım”a  hediye ediyordum. 



Bir seferinde yine seyahate çıkıyordu (oysa benim doğum günümdü)  bu kez minicik ama açılıp kapanan bir gümüş bavul bulup aldım. O gün sevgili Ipek Köker’le çarşıda karşılaşmıştık, durumu anlatınca dedi ki:


-Nursun Abla, bavulun içine bence bu defa, -anca gidersin-  yaz öyle ver Feyzan Abiye…


Gerçekten o yıllarda seyahatleri çoktu, aslında ben de çok seyahat ediyordum, hatta bir keresinde Esenboğa’da karşılaştığımız bile olmuştu.


Neyse işte böyle… 


Hadi ben yine dosyama dönüyorum. Siz bu “canım” şarkısını dinleyip, “canlarınıza”  göndermeyi unutmayın tamam mı? 


Epiciğinizi öptüm…



https://youtu.be/Swv3IhGCOmI?si=nOW93sbrpkRdJtu9

 



Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...