Ana içeriğe atla

Ata’nın Kolibası




Geçenlerde yolum Söğütözü’ne düştü, pek çok bakanlığın, resmi kurumun, AKP ve CHP genel merkezinin hatta büyük alışveriş merkezlerinin bulunduğu semte…Bir arkadaşımla öğlen yemeğinde buluştuk, sonrasında güzel havada biraz yürümek istedim, arkadaşımın anlattıklarına takılmıştı aklım, son cümlesi epey canımı sıkmıştı, birden karşıma “tanıdık” bir yer çıkmasın mı?



-A, burası Atatürk’ün Kır Evinin bulunduğu yer değil mi?


Kır Evini yıllar sonra yeniden görmek istedim, yakınına kadar ilerledim, baktım kapı duvar, “Atatürk’ün bu Kolibayı kendi parasıyla yaptırdığı” bilgisine yer veren tabelanın asılı olduğu kapı, ikinci bir cam kapı ile koruma altına alınmıştı . Kolibanın (Selanik’te kulübe anlamında kullanılan bir sözcükmüş) arkasındaki pencerenin kepenkleri ise aralıktı, evin içini belki görebilirim diye kepengi açıp baktım ama pencerenin çatlak camının arkasındaki perde de kapalıydı, içeriyi göremiyordunuz.



Oysa yıllardır açıktı o kulübe, Ata’nın yudumladığı son kahve fincanı telvesiyle, tüttürdüğü son sigara da izmariti ile saklanıyordu bir rafta. Atatürk’ün herkesin belleğine kazılı o keyif anının resmi de zaten kulübenin önündeki hasır şezlongda çekilmemiş miydi?


Yıllar öncesinden başka resimler geldi geçti aklımdan.



Sarar İlkokulundaydık,  öğretmenimiz Melahat Hakyemez, velilerimizle birlikte hepimizi yıl sonunda Sögütözü’ne götürmüş, kulübeyi gezdiğimiz sırada uzun uzun Atatürk’ü ve Cumhuriyet kazanımlarımızı anlatmıştı bizlere…


-Şimdi neden kapalıydı peki Ata’nın kulübesi?


Bunu soracak kimse yoktu etrafta, sonra düşündüm, canımı sıkan konuyla,  Kır Evi’nin kapalı oluşunu ve çatlak pencere camını kafamda birleştirdim, ne demişti arkadaşım:


-Size bakanlıktaki çalışma odamda bir kahve ikram etmek isterdim ama…

-Ben de isterdim, neden -ama- dedin?

-Çünkü yeni bir atama yapıldı, oda arkadaşım var artık ve…

-Ve?

-Tüm gün dudakları kıpır kıpır, karşımda Kur’an okuyor


Duyduklarıma inanamadım, şunu söylemekle yetineyim, “Diyanetle dinle alakası olmayan bir  kurum” arkadaşımın çalıştığı yer…Yorum sizin…



Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...