Bugünlerin tartışma konusu, Anayasa’nın 101. Maddesi:
-Bir kimse kaç kez Cumhurbaşkanı seçilebilir?
Açıkça “İKİ KEZ” diyen bu maddeye öyle kulplar takıldı, niyetler eklendi, yapbozlar yapıldı, içeriği öyle eğilip büküldü ki, ben pes ettim… Oysa bu pazar sabahı size kibarca soracaktım:
-Mahallenin çocuk parkında çocuklar uslu uslu eğlenir, salıncağa sırayla biri biner biri inerken, o civarın çakalı gelir, uslu uslu sıra bekleyen çocuklara tokadı basar, hepsini sağa sola itekleyip-tokatlayıp, lekeli-çamurlu giysileriyle salıncağa biner, sonra da “ASLA İNMEM” diye tutturursa ne yapacaksınız?
Bu soruya mahallenin muhtarı, bekçisi, zabıtası, komiseri, kalantorları, gecekondu sakini bile yanıt verememişken ben de kim oluyorum değil mi? İşte bu “salıncak” örneği üzerinde aynen muhalefet liderlerimiz gibi kibar kibar kafa yorarken, aklıma bir soru daha geldi:
-Yahu bu Cumhurbaşkanlığı işi CON Ahmet’in devir-i daim makinesi mi ki, salıncağa bir binen bir daha inmesin?
Bu sorunun da içinden çıkamadım, o halde “Derdimi bari ummana pardon googıla dökeyim, belki teselli bulurum” dedim ve karşıma Cemil Biçer’in şu şahane yazısı çıktı, ben aradan çekiliyorum, siz bi okuyun bakalım, “salıncaktan inmemekte direnen mahallenin çakalına siz ne diyecek, içinden çıkılmaz bu işe sizler nasıl bir çare bulacaksınız?”
“Efendim Con Ahmet lakaplı Ahmet Eryılmaz aslen Afyonkarahisar’ın Sandıklı ilçesinden olup genç yaşlarında Afyon’a yerleşmiş ve uzun yıllar boyunca orada saat tamirciliği ile iştigal etmiş Nasrettin hoca -Hazerfen çelebi kırması Anadolu habitatına özgü bir esnaf taifesine mensup ben-i Ademdir…Afyon çarşısındaki bedestandaki köhne ahşap dükkanında saat tamiratı yapardı. Son derece zeki ve sanatkar bir insandı. Harp dolayısıyla malzeme yoktu. Gerçi saat adedi de azdı o zamanlar fakat Con Ahmet usta bulunmayan bir malzemeyi adeta icat ederdi; küçük saatçi tornasında şemsiye telinden saatin direğini tornada yapar ve takardı. Ömrünün son yıllarında devri-daim makinesifikrine takıldı. Hatta bu makinenin icadı onda “fikr-i sabit” bir obsesif kompülsif bozukluk (OKB) haline dönüştü.
İlerleyen zamanlarda bu makineyi icat etmek için kısıtlı imkanları ile ve saatçi tornası yardımıyla yaptığı parçaları birbirine ekleyerek sonsuz enerji üreten bu devridaim makinesini yaptı.
Con Ahmet ustanın yaptığı bu makineyi 1926 yılında Cumhuriyet Gazetesinin yayınlaması ile bütün Türkiye duydu. Lakin içimize “mason ve siyonizm” virüsü girmiş dedik ya -her nedense bu virüs en çok sevdiği yer ise okumuş müderris beyinlerdir. Yobaz ve karanlık beyinleri hiç sevmez. Belki de bu virüsün tercihi yobaz ve karanlık kafalarda beyin olmayışı ile doğrudan ilişkilidir.
Üniversite yetkilileri bu makineyi yapmanın mümkün olmadığını; çünkü mekanik bir makineye verilen enerjinin zamanla sürekli sürtünme dolayısıyla kaybolacağını ve tek bir enerji ile bir makineyi devamlı çalıştırmanın mümkün olmadığını savundular ve İstanbul’da üniversitede halk huzurunda yapılan bir denemeyi bile ilgiyle takip etmediler.
Böyle bir aletin yapılması halinde Beyazıt Meydanı’nda kendilerini asacaklarını söylediler.
Bakın cumhuriyetçi zındıklarda ki kararlılığa… Ahhh ulan ah sultan vahudittin efendimizin devr-ü saltanatında olacaktı ki Beyazıt meydanında bu ziyonistleri eftal yurdu peşkürleri gibi sıra sıra asacaktık.
Daha sonrasında İtalyanlar Con Ahmet Usta’ya müracaat ederek O’nu İtalya’ya davet ettiler ve özel labaratuvarlarda bu makineyi daha modern ve hassas aletlerle yapmasını istediler. Patentine yüklüce bir para vereceklerini ısrarla belirtmelerine rağmen Con Ahmet Usta bunu kabul etmedi. “Bu makineyi müslüman bir ülkede yapamazsam balyoz ile parçalayıp yakarım” diyecek kadar da milli ve mukaddesatçı bir yüreğe sahipti. Allah nur gölünde yatırsın…
Con Ahmet ustanın sonsuz enerji üreten devir-daim makinasının esbab-ı mucibesinin özeti:
‘Saat nasıl zembereği boşalırken bir enerji meydana getirirse o enerji ile bir zembereği kurmak ve tekrar boşalan bir saat zembereği ile yeni bir zembereği kurarak ilk başlatılan bir hareketi devamlı bir hale getirme düşüncesi idi.’
Son derece zeki ve zanaatkar bir insan olan Ahmet Usta buluşunu çalıştırmayı başaramadı ama adının nesiller boyu sürmesini başardı.
Türk dilinde işe yaramayan böylesi fantini finton buluşlar için ‘’Con Ahmet’in Devir Daim Makinesi‘’ deyimi kullanılır oldu.
Küfür ve argo bir dilin özünü oluşturur ve başka kültürlerden etkilenmeme gibi de bir lengüistik özelliği vardır.
Con Ahmet’in bu durumunu tek bir cümle ile özetle deseler hiç düşünmeden,
“Osuruktan tayyare,
Selam söyleyin o yare…”
derim…
(*)https://www.kitaptansanattan.com/con-ahmetin-devir-daim-makinesi-cemil-bicer-yazdi/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder