Ana içeriğe atla

Aferin budalası olmak…

 


Bazen düşünüyorum da, “yaşama dair çabalarımız yeterince karşılık buldu mu?” Sorum yanıtsız kalıyor. Sanırım en iyisi “iyimserliğe sığınmak…”


Sabit fikir denecek ölçüde tutkuyla bağlı olduğum meslekte geçirdiğim yıllar içinde asla pişmanlık duymadım, “ucu kime dokunursa dokunsun,” o haberlerin yapılması, yazıların yazılması gerekiyordu. Kırıldığım, gözyaşı döktüğüm, yalnız kaldığım ya da bırakıldığım zamanlar olsa da, o haberler uğruna verilen çaba için hissettiklerim hep “mutluluk ve tatmindi…” 


Şimdi söylesem sayfalara sığmaz, ooo öyle sert eleştirilerle, tehditlerle, hatta olmayacak iftiralarla karşılaştık ki.


Diyeceksiniz ki, “öldürülen meslektaşların bile olmadı mı?” Ne yazık ki evet… 


-Bu çağda bu ilkellik bu zulüm nasıl olabilir? Vicdanlarına (varsa tabii!) nasıl sığdırdılar o gencecik insanları yok etmeyi? O pırıl pırıl kalemleri susturmayı? 


Eh, işte herkesin bir kapasitesi var sonuçta… Siz bir eşeği saf kan atlarla yarıştırıp, mania atlasın diye ortaya sürebilir misiniz? Eşek bu sonuçta…


-Sözde aynı zaman diliminde yaşadığımız bu insanlar yoksa taş devrindenmi kopup geldi? Diye düşünüp siz de şaşırmıyor musunuz?



Sevgili annem Masume Alev zaman zaman yaşadıklarıma bakıp, gülümseyerek:


-Sen aferin budalasısın


Der, geçerdi.


O manşetler, yazılar, fotoğraflar, görüntüler çoktan gerilerde kaldı, bugün yazılanlar ve yazılacak olanlar da “suya yazılmışcasına” kaybolup gidecek. Biz asla iz bırakmayacağız, sadece yapabildiklerimizin huzuruyla çekilip gideceğiz yaşamdan.


-Bugün neden karamsarlığa kapıldın?


 

Diye soruyorsanız, hayır, karamsar değilim aslında, aferin filan da beklemiyorum ama “değer bilmez” kimi yaklaşımlar insana koyuyor. Neyse ki diyorum, beni “aferin budalası olmak”la eleştiren annem, çeşitli ikna çabalarıyla, halalarımı da aracı ederek bana el işlerini sevdirmiş… Onlar silnip gitmedi, tam karşımda duruyorlar. Şu dünyadan gelip geçerken gözyaşlarını, sevinçlerini ve belki herkesten gizli tuttukları aşklarını işleyen kadınların “isim yazmadan” bırakıp gittikleri iğne oyaları gibi… 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...