Bu Blogda Ara

Pazar, Ekim 23, 2022

Aferin budalası olmak…

 


Bazen düşünüyorum da, “yaşama dair çabalarımız yeterince karşılık buldu mu?” Sorum yanıtsız kalıyor. Sanırım en iyisi “iyimserliğe sığınmak…”


Sabit fikir denecek ölçüde tutkuyla bağlı olduğum meslekte geçirdiğim yıllar içinde asla pişmanlık duymadım, “ucu kime dokunursa dokunsun,” o haberlerin yapılması, yazıların yazılması gerekiyordu. Kırıldığım, gözyaşı döktüğüm, yalnız kaldığım ya da bırakıldığım zamanlar olsa da, o haberler uğruna verilen çaba için hissettiklerim hep “mutluluk ve tatmindi…” 


Şimdi söylesem sayfalara sığmaz, ooo öyle sert eleştirilerle, tehditlerle, hatta olmayacak iftiralarla karşılaştık ki.


Diyeceksiniz ki, “öldürülen meslektaşların bile olmadı mı?” Ne yazık ki evet… 


-Bu çağda bu ilkellik bu zulüm nasıl olabilir? Vicdanlarına (varsa tabii!) nasıl sığdırdılar o gencecik insanları yok etmeyi? O pırıl pırıl kalemleri susturmayı? 


Eh, işte herkesin bir kapasitesi var sonuçta… Siz bir eşeği saf kan atlarla yarıştırıp, mania atlasın diye ortaya sürebilir misiniz? Eşek bu sonuçta…


-Sözde aynı zaman diliminde yaşadığımız bu insanlar yoksa taş devrindenmi kopup geldi? Diye düşünüp siz de şaşırmıyor musunuz?



Sevgili annem Masume Alev zaman zaman yaşadıklarıma bakıp, gülümseyerek:


-Sen aferin budalasısın


Der, geçerdi.


O manşetler, yazılar, fotoğraflar, görüntüler çoktan gerilerde kaldı, bugün yazılanlar ve yazılacak olanlar da “suya yazılmışcasına” kaybolup gidecek. Biz asla iz bırakmayacağız, sadece yapabildiklerimizin huzuruyla çekilip gideceğiz yaşamdan.


-Bugün neden karamsarlığa kapıldın?


 

Diye soruyorsanız, hayır, karamsar değilim aslında, aferin filan da beklemiyorum ama “değer bilmez” kimi yaklaşımlar insana koyuyor. Neyse ki diyorum, beni “aferin budalası olmak”la eleştiren annem, çeşitli ikna çabalarıyla, halalarımı da aracı ederek bana el işlerini sevdirmiş… Onlar silnip gitmedi, tam karşımda duruyorlar. Şu dünyadan gelip geçerken gözyaşlarını, sevinçlerini ve belki herkesten gizli tuttukları aşklarını işleyen kadınların “isim yazmadan” bırakıp gittikleri iğne oyaları gibi… 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ata’nın Kolibası

Geçenlerde yolum Söğütözü’ne düştü, pek çok bakanlığın, resmi kurumun, AKP ve CHP genel merkezinin hatta büyük alışveriş merkezlerinin bulun...