Ana içeriğe atla

Beştepe’de basketbol!




 

Son günlerde yaşananlara çoğumuz inanamıyoruz, hatta yok canım, olamaz, acaba kabus mu gördük?” Diye yadsıma çabasındayız. 

 

-Kurdaki sert iniş-çıkışlar, döne döne swap arayışına dış politikanın alet edilişi, merkez bankası bilançosunun makyajlanmasına karşın eksi rezervin ayan beyan görünürlüğü, tarikat ve cemaatler eliyle toplumda açılan uçurumlar, enflasyon bıçağının sonunda kemiğe dayanışı… 

-Tamam, bunları sıralıyorsun da, sonumuz ne olacak peki?

-Bitmedi, dış politikada nedenini bilemediğimiz makas değişiklikleri, yargı eliyle ağır biçimde yaşanan mağduriyetler, bir zamanlar hayalini kurduğumuz AB hedefinin yerle yeksan oluşu, o cenahtan gelen, yenilir yutulur olmayan eleştiriler, ABDnin ardından, AB yaptırım kılıcının da tepemizde sallandırılışı.

-Amma karamsar tablo çizdin, gazeteler TVler öyle demiyor ama?

-Onlarıçoğu hayal dünyasında yaşıyor, sanata bile tahammülleri kalmadı, görmüyor musun Sezen Aksu için neler dediler? Dilini koparacaklarmış. RTÜK Başkanını da mı duymadın, tek tek TVleri arayıp bazı şarkılarıçalınmamasını istemiş.

-Eee, niye penguen gibi sessiz duruyor politikacılar, gazeteciler? Yazsınlar, anlatsınlar bütün bunları?

-Farketmedin sanırım, korku dağları bekliyor, eleştirilerine dayanamayıp Sedef Kabaş’ı da gecenin ikisinde gözaltına alıverdiler, üstelik hafta sonuna denk geldi, adliyelerde kadro eksik, bakalım ne kadar tutacaklar içerde?

-Aaa, bütün bunlara doğru dürüst tepki bile yok, nerede peki siyasi liderler? Yine o meşhur istikşafi görüşmeler” yoluyla havanda su mu dövecekler? Sen bana sonumuz ne olacak? Anlatsana.

-Ben ne bileyim. Geçenlerde Cumhurbaşkanının kabile! pardon kabine toplantısı vardı, onu dinleyeyim, belki ciddi bir önlem paketi açıklar diye umutla bekledim.

-Ee, ne çıktı?

-Valla ilk cümlelerini duydum, iki küçük kıçocuğu mektup yazmışlar, Tayyip Bey Amca, biz sizi çok seviyoruz” diye, bunu duyunca gerisini dinleyemedim.

-Aaaa, sayıları 100’ü bulan metin yazarları var” deniyor, böyle mi hazırlamışlar konuşmasını?

-Valla ben de bu dediğini ve tüm yaşananları bir sorup soruşturayım dedim, Beş Tepeli” cenahtan bazı tanıdıkları aradım. Bak konuşmalarımızın virgülüne dokunmadan anlatıyorum.

-Hah, anlat dinliyorum.

 

————Basketbol oynuyor——

 

-Aloo, yahu yukarılarda neler yapıyorsunuz? Bu karanlık tablo oradan nasıl görünüyor? Cumhurbaşkanı muhalefet temsilcileriyle görüşmüyor ama, AB Büyükelçileri geçenlerde Külliyeye yemeğe geldi, kim bilir neler söylediler?

-Yok yahu, yemekte zaten çoğunlukla Cumhurbaşkanı konuştu, asıl o sitem etti, bunca göç yükü altındayız, ağır ekonomik sonuçları oluyor, siz sözlerinizi tutmadınız, kendinizi güvenceye alıp, bizi bu ağır tablo karşısında yalnız bıraktınız” diye. Bir iki büyükelçinin de konuşması oldu ama dişe dokunur bir şey söylemediler.

-Millet yüksek fiyatlardan inim inim inliyor, maaş zamları eridi gitti, hatta TÜİK Başkanı bile vebal altındayım” diye istifa edecekmiş? Fahrettin Altun da ayrılıyormuş?

-Yok yahu, öyle bir şey yok. Geçen gün buradaydı, basket oynadılar.

-Nee? Basket mi? Cumhurbaşkanıyla mı? Bu soğukta öyle mi?

-Yok canım, eskiden açık havada oynuyorlardışimdi yeni kapalı spor salonu yapıldı, orada oynuyorlardı, hatta İbrahim Kalın bile vardı. Cumhurbaşkanı seviyor biliyorsun basketbol oynamayı, kaç defa resimleri çıktı gençlerle görmedin mi?

-Aaaa, demek o kadar iyimser ve  neşeli ki, bu hengamede vakit bulup bir de basketbol oynuyorlar. Büyükelçiler sizden sonra CHP liderini de ziyaret ettiler, eminim orada çekinmeyip konuşmuşlardır.

-Oradan da bize bilgiler geldi. Hatta bazı büyükelçiler arayıp kendileri anlattı. Kemal Kılıçdaroğlunun yanından hayal kırıklığı ile ayrılmışlar. 

-Nedenmiş o?

-Somut çözüönerisi var mı?” diye sorgulamak istemişler, Kemal Bey sadece kara tablo çizmiş, kendi önerisi filan olmamış.

-Son bir iki şey soracağım? Cumhurbaşkanının kabine toplantısı sonrası açıklamasına dikkat ettiniz mi? Hani iki kıçocuğu mektup yazıp, Tayyip Amca biz sizi çok seviyoruz” demişler? O metni kim yazdı Allahaşkına?

-Aaa, o paragraftan haberim yok, bakayım.

-Peki Sezen Aksuya seslenişi nasıl değerlendirilebilir? O dilleri keseriz!” Sözü?

-Ne?

 

Görüşmemiz tam bu noktada sonlandı. Yani sorularıma pek yanıt alamamış oldum. Sanıyorum vakti de yoktu, basketbol salonuna mı döndü acaba?” diye düşündüm

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...