Ana içeriğe atla

Diploma soranlarınız çok olsun




Yaşamımda hayıflandığım kimi durumlar vardır. Örneğin, kimlik kartı, diploma gibi “tanımlayıcı” belgeleri benden isteyen hiç olmamıştır, buna üzülür dururum.


-Yahu sen hiç çalışmadın mı yaşamında?


Diye soruyorsanız, anlatayım:


-Çalışmaz olur muyum? Üniversiteyi henüz bitirmemiştim çalışmaya başladığımda, SBF Basın Yayın Yüksek Okulunda öğrenciydim, hepimiz gazetecilik hayalleri kuruyorduk, Milli Kütüphanede araştırmalara yönlendirildik. TRT’den bir prodüktör abimiz, 60 Darbesine giden süreci o günlerin gazetelerinden kupürler derleyerek incelememizi istemişti. Sınıf arkadaşım Sıdıka (Yılmaz) ile birlikte kışın en soğuk günlerinde, o sırada Milli Müdafaa Caddesindeki binanın tepesindeki küçük bir odada haftalarca çalıştık durduk. Nefesimiz o ayazda kalorifer filan yanmayan odada donuyor, gözlüklerimizi buğulandırıp görmemizi engelliyordu ama ne gam, çalışıyorduk ya, üstelik bizden diploma filan isteyen de olmamıştı.


Sonra mezun olduk, bir heves koştuk Foto Bil’e, Foto Güzel’e, Stüdyo L’ye, vesikalık fotoğraflar çektirdik diploma için ama bizim üniversite sekreterimiz Süreyya:


-Ooo daha çok beklersiniz diplomayı, bakalım kaç yıl sonra elinize geçer… Haydi gidin, bir kaç ay sonra gelin, şimdilik çıkma belgesi verelim


Demesin mi? Bir bozulduk ki…


Sonra herkes çil yavrusu gibi yaşamın içlerine dağıldı, Nursel’le (Baktır) Serhat (Hürkan) Yankı’ya gittiler, Işık (Kansu) Cumhuriyet’e, Fatih (Güllapoğlu) Günaydın’a… Bilmem onlardan diploma istenmiş miydi? Ben Anadolu Ajansına başladığımda diplomamı filan soran olmadı.

Sonra yıllar içinde gazeteden gazeteye geçtik, araya dergiler, TV’ler girdi, yine diploma soran yok…


Ah, istenseydi keşke, çat! diye çıkarıp koysaydık masaya…


Ha, aynı durum basın kartında da oldu, gazetecilik yaşamım boyunca bir kez, sadece bir kez istendi benden, hiç unutmuyorum, çömezlik günlerimdi, şefim Ceyhan (Altınyeleklioğlu) Bey, “git bir bak bakalım, Türk Sanat Kurumunda seçimli genel kurul varmış, sonuçları al gel” dedi. Bir heves gittim, elimde kağıt kalemim, kapıdaki pos bıyıklı teşrifatçı, “küçük hanım hani sizin basın kartınız?” Diye alaycı sırıtışıyla sormasın mı? Kulaklarıma kadar kızarıp,”henüz yok” diye fısıldadım, neyse ki insafa gelip aldı beni salona.


Ya işte, yıllar boyu benden ne basın kartı isteyen oldu, ne diploma… Anlayacağınız, ikisini de aldık da ne oldu? O hiç sorulmayan diplomamızı çerçeveletip, kurula kurula masamızın arkasına mı asabildik? Yok canım, halının altında yıllardır öylece durup duruyor.


Haydi bizim  Başbakanlar Cumhurbaşkanları “Nursun’un diploması var mıymış? Diye sormadı da, Beyaz Saray’a gittiğimizde sorsalardı bari yahu… E, Sirte Çöllerinde, Bağdatlarda, Ramallahlarda filan zaten sorulamazdı, ateşten, bombadan, tank taretinden daha mı önemsenecekti diploma denen kağıt parçası? Herkes can derdindeydi…


Neyse işte, “nerden aklına geldi bu diploma meselesi?” Diye söyleniyorsunuz. Haklısınız, her gün konuşula konuşula bıktırdı işte, üstelik bırakalım bizi, dünya basınında bile yüzlerce habere konu olmadı mı?


Var mı yok mu? O zaman o fakülte açılmış mıydı ki? Soğuk damga diplomaya basılır mıydı basılmaz mıydı? Koskoca fakülte taşınırken  bir O’nun diploması mı kaybolmuş? İlk diplomada filancanın imzası var, sonrakinde niye imza değişmiş? Aaa, şu  sınıf arkadaşlarıyla üniversite girişinde  poz verdiği resim de mi montajmış?” 


Soruları sorulup durulmuş da, sonuç ne olmuş? 


Yeter yahu, koca koca adamlar yalan mı söyleyecek? Hem, “Atı alan çoktaaaaaan Üsküdar’ı geçmedi mi?” Siz neyin peşindesiniz? Üstelik “geçen dönemde diploması sayılırdı, ama yeniden aday olmak isterse sayılmaz” mı diyeceksiniz? 


A, bu diploma meselesini kurcalarken bir baktım, sanal ortamda sayısız ilan var:


 “İstediğiniz üniversiteden istediğiniz diploma tanzim edilir. Başvurun, anında kargo ile gönderelim, sadece resminiz ve kimlik bilgilerinizi yazın. Bir de, şu boşlukları doldurun. İşe mi gireceksiniz? Yurtdışına mı gitmek istiyorsunuz? Terfiniz için kurumunuzdan mı istendi? Diplomayı hangi sebeple istiyorsanız onu belirtin. Şu banka hesabına şu kadar yatırın, gerçeğinden ayırt edilemeyen diplomanız aynı gün elinizde…


“Diplomam yok” diye hayıflananlara, “kız istemeye gideceklere”, “işe gireceklere”, “kimi makam”lara talip olmak isteyenlere duyurulur…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...