Sabahın erken saatinde yollara düştüm, istikamet İstanbul…
-Yahu son günlerde amma çok seyahat ettin, hem de karayoluyla, sıkılmıyor musun?
Diye soracak olursanız, “tam tersine, heyecan dolu, hem de çok eğlenceli bir yolculuk geçiriyorum” diye yanıt vereyim ve sizlerle de heyecanımı hemen paylaşayım…
“Pandora Papers” (*) belgelerini inceliyorum…
Hani 117 ülkeden 600 gazeteci, 12 milyon belgeyi, tam 2 yıldır inceliyordu ya… Dile kolay 12 milyon belge! Türk basını yine işin içinde yoksa da, Türkiye’den iki değerli isim (Pelin Ünker, Serdar Vardar) bu kapsamlı çabanın içinde yer aldı ve “Pandora Papers” diye anılan belgeler sonunda tasnif edilip, gün ışığına çıkarıldı.
-“Ortaya ne çıktı?” Diye soruyorsunuz…
Hangi birini anlatayım? Örneğin, 90 ülkeden 330 siyasi liderin gizli servetleri, Avrupa’daki çeşitli ülkelerde edindikleri milyarlık mülkler ortaya çıktı, inanılmaz rakamları bulan bu varlıkları gizlemek için bu siyasilerin kurdurdukları off-shore şirketlerinin isimleri ortalığa saçıldı… Hangi işadamları, yasa dışı olarak kimi siyasi partilere inanılmaz rakamları bulan bağışlar yapmışlar? Adı sanı bile duyulmamış kimi adamlar, para aklama, paravan şirketler kurma yoluyla ülkelerinden hortumladıkları paraları hangi hesaplara aktarıp “mültimilyarder” olmuşlar? Bunların hepsi tek tek belirlenip kayda geçirildi.
-Yahu bize ne onlardan, sen Türkiye’den bahset… Zaten bu tablo bize hiç yabancı gelmiyor. Sanki tanıdık olaylardan, kişilerden bahsediyorsun.
Diyorsunuz değil mi?
“Vergi Cenneti” diye anılan adalarda kurulu off-shore şirketlerinden 600’ü Türkmüş meğer. Hani eskiden İsviçre moda olmuştu ya, birikimlerini “gözden ve vergiden kaçırmak isteyen” kimi zenginler oradaki bankalardaki gizli hesaplarına aktarırlardı. Gel zaman git zaman, “yolsuzlukla mücadele için para aklamayı önleme” fikri Avrupa’da da ağır bastı ve bizim MASAK’ın da kapsama alındığı çeşitli önlemler geliştirildi. Bu durumda “aklayacak ve saklayacak parası olanlar” başka adresler bulmak zorunda kaldılar. İşte bu yüzden Cayman, Mann, Virgin Adalarına akmaya başladı servetler.
Ya, o Pandora’nın Kutusu açılınca, isimleri ve gizli hesapları ortalığa saçılan Türk şirketlerini ben de inceledim… Hepsi tanıdık bildik isimler… İşte adresi veriyorum (**) siz de istiyorsanız bakın, fakat şirketlerden çok, “neden böyle oluyor?” Sorusunun yanıtı daha önemli değil mi sizce de? Gül gibi ülkemiz şurada dururken, koskoca holdingler, adı sanı yıllardır bilinen işadamları, politikacılar, hatta eski Merkez Bankası Başkanları filan neden kalkıp da paralarını ta oralara taşısınlar? Acaba bizde vergi oranları haddinden çok mu yüksek? Yoksa içinde bulunduğumuz siyasi ve ekonomik ortam giderek bozuluyor, istikrar yitiriliyor, ülke yönetimine güvensizlik mi ağır basıyor dersiniz?
Ha, tanınmış isimler dedim de, tanımadığım isimler de çok o listede… Mesela Ayşe Ilıcak Hanım… Hani şu Külliyeyi, Şehir Hastanelerini ve pek çok dev projeyi tek başına gerçekleştiren Rönesans Holding’in patronu Erman Bey’in annesi… Meğer o da, geçtiğimiz yıllarda yurtdışında kurduğu iki şirket aracılığı ile (Dolmine Int, Covar LTD) o adalardaki off-shore hesaplarına 210 milyon dolar transfer etmemiş mi? “Hayır işleri ile ünlenen Ayşe Hanım acaba bu serveti hangi yatırımlarından edinmişti?” Diye çok merak ettim doğrusu.
Aklıma şu da gelmedi değil. Hani Erman Ilıcak’a bir tarihte Akit Gazetesi sormuş ya:
“Bu kadar kısa sürede bu serveti nasıl edindiniz? Diye… Yanıtı şu olmuş o zaman:
“Bir işverene bağımlı çalışmak her zaman risktir. Basketboldan öğrendiğim bir şey var: Son saniyeye kadar mücadele etmek, takımla hep paslaşmak zorundasın. Tek başına istediğin kadar yıldız ol, hiçbir şey yapamıyorsun. Basketin ilkelerini işte hep kullandım.”
Erman Bey’in “işveren”den kastı Cumhurbaşkanımız olmasın?
(*)https://mobile.twitter.com/BBCWorld?ref_src=twsrc%5Egoogle%7Ctwcamp%5Eserp%7Ctwgr%5Eauthor
(**)https://www.icij.org/investigations/fincen-files/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder