-O meşhur Paramount Otel’de ben de bulundum!
Desem, biliyorum hemen:
-Nee? Sen de mi? Sedat Peker’in ifşa ettiği gazeteciler gibi bedavadan lüks hayat sana yakışır mı?
Diyeceksiniz biliyorum, ama durun anlatayım “Paramount’a toplam 5 dakikalık” ziyaretimizi...
Bodrum’da bir gün telefonumuz çaldı, yurtdışından bir arkadaşımız:
-Nasılsınız? Yazları Bodrum’dasınız biliyorum, beni de hep davet etmiştiniz, ama yakın bir dostum şu an orada, karısı ve çocuklarıyla tatil geçiriyor. Kimseyi tanımadıkları için sıkılmışlar, ben de düşündüm -acaba bir gün olsun ilgilenebilir misiniz?- diye. Telefonlarını versem arayabilir misiniz?
Tabii dedik, arkadaşımız “Suudi Arabistanlı diplomat” dostunun telefonunu verdi, bir gün buluşmak üzere sözleştik... Bu arada Paramount Otelinde kaldıklarını öğrendik. Tabii “Suudi misafir” söz konusu olunca, “acaba nasıl bir ortam ayarlasak?” Sorusu vardı aklımızda, ama misafir bizi rahatlattı:
-Önce gelin bizi otelimizden alın, beach club’da misafirimiz olun, sonra da biz size misafiriniz olalım...
Eh, dedik “madem plaja davet edildik” mayolarımızı, havlularımızı filan çantamıza koyduk çıktık yola... Havaalanı yolu üzerindeki Paramount Otelin som altınla kaplanmış gibi pırıl pırıl parlayan görkemli girişine ulaştık, epey bir sorgu sual sonrası, görevliler lütfedip bizi içeri aldılar, gümüş tepside birer şişe buz gibi içecek ikram edip, önümüze bir kılavuz verdiler, konukların kaldığı yere kadar gittik. Baktık, “Suudi konuklar” bizi karşılamaya çıkmışlar, selamlaştık, arabaya bindiler, Suudi konuk:
-Geldiğiniz için teşekkürler, şimdi Bodrum yönüne ilerleyelim, bizim denize girip güneşlendiğimiz kulübe gidelim.
Konuklar Avrupai giyimli, hatta diplomatın hanımı “pırlantalar içinde” olmakla birlikte dekolte bluzlu, kısacık şortlu filan, hani insan Suudi olduklarına ihtimal vermez, bahsettikleri beach-club’dan içeri girdik, 3 haftadır süren tatilleri sırasında denize ve havuza hep aynı yerden girdikleri için, belli ki tanınıyorlar hemen buyur edildik, havuz kenarında hazırlanan güzel masaya geçtik ve müthiş bir ikram ve sohbetin içine daldık. Suudi diplomat önce ilk Bodrum deneyimini anlattı:
-Havaalanından bindiğimiz taksinin şoförü ilk başta “havaalanına 20 kilometre uzaktaki otelimize gideceğiz, ne kadar?” Diye sorunca “100 lira” demişti ama, Paramount’a varınca, -ben size 100 Euro demiştim- demez mi?
Bunu duyunca utandık, ne diyeceğimizi şaşırdık.
Diplomat bu arada garsonlara talimat verdi, “bardaklarımızı sakın boş bırakmayın” diye... Meğer, Suudi misafir sek-beyaz bir İsviçre şarabını severmiş, garsonlar boşalan kadehleri sürekli dolduruyor. Diplomat da eşi de çakır keyif oldular, Bodrum izlenimlerini anlatmayı sürdürüyorlar, otel maceralarına da sıra geldi:
-“Biz oteldeki rezervasyonumuzu, görüntüden beğendiğimiz bir villayı seçerek yapmıştık. Tamam yerleştik, ilk günler her şey yolundaydı. Hatta sizin meşhur Nusret bir gün gelip, gösteriyle karışık et sunuşu yaptı, biz onu daha önceden Dubai’de kazıklanarak zaten tanımıştık. Sonra yanımızdaki villaya bir Rus işadamı yerleşti. Adamın her gece 7-8 kadın misafiri geliyor, müziği sonuna kadar açıyorlar, kahkahalar, bağırışlar... Çılgın eğlenceler sabaha kadar sürüyor. Çok rahatsız olduk, defalarca rica etmemize rağmen durum değişmedi... 3 haftalık tatilimiz, sinir bozukluğu ve aptalca kazıklanmalarla geçip gitti. Düşünebiliyor musunuz? Bu tatilin bana faturası 35 bin Euro. Ne yazık ki Türkiye ve özellikle de Bodrum’u hiç de iyi anmayacağız.”
Diplomatın eşiyle de sohbeti koyulaştırdık, plajda, havuzda güzel resimler çektik, bana dedi ki:
-Bakmayın bizim şimdiki durumumuza. Memlekete dönünce tabii ki yeniden çarşafa gireceğim, bu resimleri de tanıdık fotoğrafçıma teslim edeceğim, o hem benim mayolu pozlarımı ayıklayacak, hem elimizdeki, masadaki şarap kadehlerini silecek...
Konuklarımızı bir sonraki gün biz, küçük balkonumuzda ağırladık, hazırladığım zeytinyağlıları, Türk mutfağı örneklerini ve eşimin ikram ettiği rakıyı çok beğendiler...
İşte Paramount Otelindeki 5 dakika ile başlayan öykümüz böylece son buldu...
Bu otelin ilerleyen yıllarda rezillikleri sergileyen bir müzeye dönüşeceğini düşünüyorum.
YanıtlaSil