Ana içeriğe atla

GİZLİ SAKLI İŞLER




Cumhuriyet Gazetesinin  başarılı muhabiri Hazal Ocak’ın yazdıklarından öğreniyoruz, İstanbul Atatürk Havalimanında yeni depo alanları tahsis ediliyormuş.  İstanbul Arkeoloji Müzesi ve Darphanenin fazlalık yaratan kimi tarihi birikimleri oraya taşınacakmış...

Acaba herhangi birimizin bu konudan haberi var mı? Herhangi birimizi bırakalım bir kenara, hocaların hocası, benim de SBF’de öğrencisi olmaktan gurur duyduğum hocam İlber Ortaylı’nın bile bu durumdan haberi yok inanın... Dün aradım kendisini, “Neymiş olay? Nereden nereye ne taşınıyormuş? Bu taşınma işlerinin gerekçesi neymiş? Darphanenin kasalar dolusu nümizmatik birikimi çok önemlidir, onları ne yapacaklarmış?” diyerek o da bana sordu “ne olduğunu?

Peki, İstanbul Atatürk Havalimanının o değerli pistleri, “pandemi hastanesi yapılmak üzere!” Kırılıp dökülmemiş miydi? Eeee, hastane nerdeeeee? Darphane nerde; öyle değil mi?

İyi de, böyle önemli bir karar alıyorsunuz da, bunu aynaya bakıp, kendi kendinize mi danışıyorsunuz? Niye kimselerin bundan haberi yok? Kimden izin aldınız? Bunlar Türk milletininmilli varlığı” değil mi?

-“Amaaan kim dinler Allahaşkına, yıkar geçeriz, kimsenin ruhu bile duymaz, bişeycikler olmaz” denildiğini duyar gibiyim.

Aklıma ne geldi biliyor musunuz?

Zamanında, bir haber nedeniyle Emekli Sandığı Genel Müdürü ile randevulaşmıştım. Gittim, soracaklarımı sordum, binadan çıkarken bana eşlik eden daire başkanı ile şöyle bir konuşma geçti aramızda:

-Müthiş tablolar var duvarlarda, ne güzel...

-Nursun Hanım hangisini istiyorsanız alabilirsiniz.

-Şaka mı yapıyorsunuz? -Demirbaş kaydı yok- mu demeye getiriyorsunuz... Duymasam daha iyiydi.

Daire başkanı bu sözüm üzerine “sessiz kalmayı” yeğ tutmuştu.

Dahası da var... Demirel’in Cumhurbaşkanlığı sırasında Genel Sekreteri Necdet Seçkinöz  ile konuşuyorduk ne dese beğenirsiniz?

-Baktık, köşkteki son derece değerli bazı tabloların, gümüş takımların filan doğru düzgün bir demirbaş kaydının bulunmadığını öğrendik...

-Peki sonuç?

-Ne yazık ki bazı tablolar kayıp, hatta bazı gümüş takımlar eksik... Fikret Muallalar, Christoffelllar  filan...

Bunu duyduğumda soluğum kesilmişti...

Ama yıllar sonra bir gün Elçin Gümrükçüoğlu’nun “Sefire” kitabı geçti elime. Yazarı, Elçin Hanım, Türkiye’nin gurur duyduğu büyükelçi Rahmi Gümrükçüoğlu’nun sevgili eşi...Yıllar önce Londra büyükelçisi olarak görev yapıyorlar, üstelik Rahmi Bey o yıllarda Londra’daki en kıdemli yani duayen büyükelçi... İngiltere Kraliçesi Elizabeth ve eşi Prens Phillip tarafından defalarca Buckhingam’da, Windsor’da ağırlanıyorlar... Bir keresinde Kraliçe, Elçin Hanıma dert yanıyor:

-Nerde sizin gibi seçkin, görmüş geçirmiş sefirler sefireler... Kimi zaman misafir ettiğimiz diplomatlarla ilginç olaylar yaşanıyor. Mesela bir keresinde bir diplomat bizim yemekleri beğenmemiş olacak ki, misafir edildikleri bölümde ateş yakıp kebap yapmaya kalkışmıştı... Laf aramızda zaman zaman gümüşlerden eksilenler  olduğunu da bana söylediler... (*)

Bu anekdotu ve bazı eski haberleri (**) tekrar okudum da, “gülsem mi ağlasam mı?” dedim, bilmem siz  ne dersiniz ? 

(*) https://www.amazon.com/Sefire-Elcin-Gumrukcuoglu/dp/6053113492

(**) https://www.hurriyet.com.tr/amp/yalcin-bayer-sait-halim-pasa-yalisindan-daha-cok-duman-cikar-39178973



Yorumlar

  1. Sevgili Nursun;
    Çoğu zaman bayram şekeri, zaman zaman da acı biber tadındaki yazılarını büyük bir ilgi ve beğeni ile okuyorum.
    Bugün ilk kez bir noktada senden ayrı düşünüyorum. Ama merak etme ayrı düştüğümüz nokta ne yazının akıcılığı ile ne de içeriği ile ilgili.
    Yorum Yazma: Öylesine iki ayrı anlam içeriyor ki, düzeltilmeli diye düşünüyorum.
    Önerim:
    -Yorum:
    veya,
    -Buraya yorumunuzu yazabilirsiniz olmalı.
    Benim gibi saftirikler ilk önce, yazar yorum almak istemiyor diye düşünebilirler.
    Bir sonraki yazında buluşmak üzere..
    Sana, Feyzan'a ve aileye sevgilerimle,
    Alim

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Nursun
    Kalemine sağlık ben de Atatürk Hava Limanının yeni kullanım amacını çok merak ediyorum gerçekten, şunu da belirtmek isterim ki duyumlara göre pek çok orjinal sanat eseri sahtesiyle yer değiştirmiş diyorlar...

    Çok sevgiler
    Serpil Varol

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...