Bu Blogda Ara

Çarşamba, Nisan 14, 2021

Süslenmek orucu bozar mı?





Ramazan hepimize hayırlı olsun efendim, dilekleriniz dualarınız da umalım ki kabul olsun... 

Yalnız; Dikkat!


Rektör, Dekan, Profesör Dr. Nihat Hatipoğlu TV’lerde konuşuyor:


-Tırnak kesmek,

-Saç sakal traşı,

-Vücut temizliği,

-Saç boyatmak,

-Oje sürmek,

-Göze sürme çekmek,

-Yüze makyaj yapmak


Oruç bozmazmış... 


Yalnız bir püf noktası var, ojeyi, abdest aldıktan sonra sürmek kaydıyla... Çünkü ibadetinizi olumsuz etkileyebilirmiş. Neden mi? Gün içinde abdestiniz bozuldu diyelim, ondan sonra abdest aldığınızda su, ojeli parmaklarınıza yeterince nüfuz edemeyeceği için abdest almış sayılmıyormuşsunuz.


Bilmem artık, seçim sizin...


Ama insan merak ediyor Hz. Muhammed’in (Sallallahu aleyhi ve sellem)  mübarek “eşleri”,  Ramazan boyunca oje sürdüler mi? Yoksa sadece saçlarını boyatıp, sürme çekmekle mi yetindiler? 


Onu bilemiyoruz. Yalnız, sürme, oje, saç boyası... Bence bu süslere “evinizin dışında”  boşverip veda etseniz daha iyi edersiniz, yoksa sizi ne şurada bir kaç hafta ömrü kalan İstanbul Sözleşmesi kurtarabilir ne de kadın dernekleri...  Çünkü sizler için bu konuyu araştırdım, bakın ne buyuruyor “ilim irfan sahibi hocalarımız!”



“Güzelliğinizin, Cinselliğinizin, Dişiliğinizin, kullanım hakkı, sadece ve sadece kocanıza aittir,

Güzelliğinizi, Cinselliğinizi, Dişiliğinizi, Şıklık, Sosyal Hayat, Sosyal Yaşam, Çağdaş yaşam, Modern yaşam,

Özgür yaşam, gibi kavram Kargaşaları ile, Kocanızdan başka Erkeklere sergileyemez ve Teşhir edemezsiniz,

ve kullanamazsınız, Zira bu Özgürlük ve Özgürlüğünüz değildir, Zira Hiçbir Erkek Fıtratı bunu kabul etmez,

sonra Kadınlara karşı Şiddet ve Tecavüz nereden çıkıyor diye aramayın, hatta ve hatta sonu, Kıskançlık ve Namus Cinayetlerine kadar gider, Haberlerden izliyorsunuzdur, Fıtratınızda, Yaratılışınızda, Bedeninizde Sahibi olduğunuz Cinselliğinizin kullanım hakkının size ait olmadığını, Şimdi daha iyi anlayabildiniz mi ? 


Kadın ve Çocuk Cinsel Sapıklarının nasıl ortaya çıktıklarını,

Kadının ya da  Çocuğun Nasıl Irzınıza geçtiklerini, Cinsel Tacizlerin, Cinsel Tecavüzlerin nedenlerini,

Nasıl Canınızı Katlettiklerini şimdi daha iyi anlayabildiniz mi?”


İyi ki dedim, bu ilim irfan sahipleri, yukarıdaki (imlasını düzeltmediğim!) paragrafta “aksi halde” sözcüklerini kullanmamışlar, yoksa amiraller gibi! hapislerde sürüm sürüm süründürülürlerdi alimallah!!!


3 yorum:

  1. Merhaba,
    Yazınızı pür dikkat okudum. Ne buyuruyor ilim irfan hocalarımız diye yazdığınız kısım hususi dikkatimi çekti. Alıntılanan bu kısımda kelime, dilbilgisi yanlışları bir yana içerik kısmının da asli kaynaklarla örtüşmeyen cinsten yanlışlarla ve çarptırmalarla dolu olduğunu gördüm. Çok merak ettim bu ilim irfan sahibi kişiyi fakat yazınızda ne yazık ki bir referans göremedim. Cümleleri topluca internette arattığımda bir siteye ulaştım. Bil fiil sizin alıntıladığınızla aynı şeyler yazıyor hakikaten. Site sahibine sitenin amacına ve hakkında yazılarına ulaşmak istedim. Siteden edindiğim bilgileri sizinle ve okurlarınızla paylaşmak isterim. Sitenin sizin alıntınızı barındıran adresi http://www.ilmihalim.com/Konu-Detay.asp?Id=28&DId=78

    Site hakkında bilgi,

    "SİTEMİZ, HERHANGİBİR CEMAAT VEYA TARİKAT SİTESİ DEĞİLDİR,
    ALLAH VE RASULUNUN SÖZLERİNDE, KENDİ YERİMİZİ BULACAĞIMIZ SİTEDİR" ve site sahibi/yazıları paylaşan kişi hakkında"1983 İstanbul Eyüp İmam Hatip Lisesi Mezunu
    1987 Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi Mezunu
    İslam Mektebi Öğrencisi
    SERBEST MUHASEBECİ, FERHAT
    GAZİANTEP" şeklinde bilgilere ulaştım. Şöyle yorumladım, bu kişi dini içerikleri kendi yorumlarıyla yazdığı bir site kurmuş, altyapısı ilim irfan sahibi demek için bence yeterli görünmüyor siz ne dersiniz? İlahiyat dalında bir yüksek öğrenimi, uzmanlığı, doktorası vb şeklinde bilgiler göremedim. Muhasebeci olduğunu belirtmiş. Bu nedenle her ne kadar karşı da olsak bu tarz aslı olmayan bilgilerin yayılmasına ön ayak olmamamız gerektiğini düşünüyorum. Bu sebeple bu yorumu yazmak istedim. Toplumumuzun/halkımızın hep bu şekilde uç/itham olunduğu değerlerin temsili olmayan/ekstrem örnekler üzerinden kutuplaştırıldığını düşünüyorum. Bu sözüm her görüşün fanatik savunucularına ithafen, çünkü teyit etmeden bağlam hakkında bilgi sahibi olmadan sadece bir fotoğraf üzerinden işaret parmağını doğrultma eylemini benimseyen fanatizm çok doğru gelmiyor bana.
    Suya yazdınız, tam bamteline rast geldi. Ben de buraya birkaç şey yazmak istedim.

    YanıtlaSil
  2. Sayın Zeynep,

    Yazımı okuduğunuz, zaman ayırıp, değerlendirdiğiniz ve bu çok değerli bilgiler içeren yorumu bıraktığınız için çok teşekkür ederim. Bir kaç nokta üzerinde yanıt vereyim...
    -Bu yazıyı yazma gereğini Ramazan’ın “ilk günü” milyonlarca kişi tarafından izlenen Nihat Hatipoğlu programına denk geldikten sonra duydum. Toplumumuzun eğitim eksikliği dikkate alındığında içerik olarak ciddi yayınlara ağırlık verilmesi gerekirken, incir çekirdeğini doldurmayan bu konunun işlenmesi ve pek çok kişinin zoom yöntemiyle bağlanarak sorular yöneltmesi dikkatimi çekti ve çok üzüldüm.
    -Kadının aile içindeki konumunu irdeleyen ve toplumu adeta ortaçağa geri götürmek isteyen sitedeki içerikleri fark ettiğimde üzüntüm daha da arttı, hele İstanbul Sözleşmesinin kaldırıldığı (?) atmosferde giderek bir kaosa sürüklendiğimizi hissettim.
    -Aslında sizin kayda geçirdiğiniz siteyi ben de bütün yönleri ile inceleyip kayda geçirmiştim, fakat yazımda referans vermekten KORKTUM! Neden mi?
    1-Bu gibi “sözde ilim irfan yayma” amaçlı sitelerin aslında “zehir” yaydığının herkes farkında! Yetkililer de! Ama ne yazık ki göz yumuyorlar. Çünkü toplumumuzun sürüklendiği karanlık işlerine geliyor.
    2-Benim gibi, sizin gibi “yaraya parmak basmak” niyetiyle bu “netameli konular”a el atanlar ise, bir anda hedef haline getirilip linç edilebiliyor. O kadar sahipsiz kaldık yani... işte bu yüzden korktum.
    Ancak bu sabah, saat 06.00’da sizin yorumunuzu görmek, içimdeki umudu yeniden filizlendirdi.
    Teşekkür ederim
    Ancak ben açık adımla bu blogda iyi kötü fikirlerimi ortaya koyuyorum. Sizin gibi nitelikli bir insandan da bunu beklerdim. Yanlış mı düşünüyorum?

    En iyi dileklerle

    YanıtlaSil
  3. Çok haklısınız, kesinlikle kaosa sürüklendiğimizi hissediyorum. Bunun o kadar çok parametresi var ki bana göre, tam bir girift benim nezdimde, artık sosyologlar biraz daha düşünsün deyip sıramı savıyorum genelde. Tv programlarında bugün ne giysem'den tutun (sadece kadın modeller/katılımcılar var, buradaki çarpıklığın detayına girmeyeceğim) kayınvalide gelin yemek sofraları programları, ve daha bilimum kadını ve toplum içindeki yerini zedeleyen içerikler var.Hepsine eleştirel bakılması taraftarıyım. Böylece daha objektif bir arguman ortaya koyabiliriz.
    İstanbul antlaşmasının kaldırılması hepimizin içinde bir yara olarak kalacak, bunun için çok üzgün olduğumun altını çizmek isterim. Fakat şunları da eklemek istiyorum,2011 yılı sonrası antlaşma yürürlüğe konulduktan sonra bir 6 aya kadar kadına şiddette azalma varken sonrasında yine katmerli artış olmuş. Bizim bu antlaşmanın yanı sıra sorunun buz dağı misali suyun altında kalan kısımlarına bakmamızın gerekliliğini vurgulamak isterim. Bunların nefret söylemi, birbirini anlamama/dinlememe, vandalizm ve etik ahlak yoksunluğu, vb durumlar olduğunu düşünüyorum. Herkes taraf olduğu kısımdan bakınca bu durumları "karşı taraf" a atfediyor uygun örnekler rahatlıkla buluyor ve ithamlar ötekileştirmeler ve bu az önce yazdıklarımı bir feedback döngüsü gibi besliyor. Kendine de bakmadığı için farkında olamıyor. Bu döngünün kırılması gerek. Bu taraf dediklerim ülkemiz özelinde kadın-erkek inançlı-inanmayan sağcı-solcu Türk - Kürt yerli-mülteci vs vs gibi en bilindik kutuplar için de geçerli bana kalırsa, bu kutupların kesişimlerindeki kadınlar ise kutuplardan daha çok zarar görüyor, görüyoruz. Ve bu kutupların aslında birbirinin düşünce tarzı olarak aynı olması.. Bu durumu daha vahim bir noktaya taşıyor.. Bir örnek vermem gerekirse mini etek giymiş kadına gavur/kafir denilmesi ile başörtüsü örtmüş kadına bağnaz örümcek kafalı vb söylemleri ve bunu söyleyenler arasında en ufak bir fark göremiyorum. Birebir aynılar, sadece konu içerikleri farklı, bana göre.
    Site referans olayına gelirsek nacizane tavsiyem referans vermeniz çünkü siteye girince insanlar kendi anlayışlarıyla bakabilirler (gerçekten ilim irfan sahipleri midirler kendilerine göre) ama referans vermeyince sizin bakış açınızdan başka seçenek kalmıyor. Bu tarz durumlar ise eleştirel düşünmenin önünde engel teşkil ediyor, ve bence bundan da korkulmalı. Tabii ki burası sizin suya yazdıklarınız o noktada bir şey diyemem. Fakat referans vermek halka açık paylaşımlarda bence yadsınamaz derecede önemli.
    Nihat hatipoğlu hocayı nerdeyse hiç izlemedim çok malumatım yok açıkcası, ama soruların abes oluşu her sene sosyal medyada mizah malzemesi olduğundan az çok biliyorum. Hocanın altyapısı akademik ve ilahiyat geçmişi var yanıtları inançlı kişilerin işine yarıyor olabilir. Gerçekten cehalet dogmatik inançlarla genelde sırt sırta yerleşen bir olgu kendi inandığının ilminden yoksun iseler (ki bu traji komik soruların sebebi de bence) bu ilmin ihtisasını görmüş biri tarafından sorularının cevaplanması pek tabii işlerine yarayabilir. Bu site sahibi gibi kişilerden ve etkisinden kurtulmak için bile işe yarayabilir belki kim bilir.bubda toplum faydasına olabilir bir yerde.
    Son olarak, Teşekkürler dönüşünüz için ve içimde suya yazma isteği uyandırdığınız için,
    Zeynep Arslan.

    YanıtlaSil

Ata’nın Kolibası

Geçenlerde yolum Söğütözü’ne düştü, pek çok bakanlığın, resmi kurumun, AKP ve CHP genel merkezinin hatta büyük alışveriş merkezlerinin bulun...