Ana içeriğe atla

KLİŞELER ÇÖZMEZ!!!



Sevgili dostlar, İstanbul Sözleşmesinden çıkılacağı, bu konuda geri adım atılacağı haberleri birbirini izlerken bir hareket başlatıldı, herkes birbirini siyah beyaz ve mümkünse eski resimler kullanarak “challenge”a davet ediyor... Beni de çağıran pek çok arkadaşım var, eksik olmasınlar,  fakat klişelerin sorunu çözmeyeceğini düşünüyorum... 

Bunlara bir de yenisi eklendi şimdi...  Beyefendiler, cehaletten ve bilmediğini bilmemekten, danışmamaktan kaynaklanan bütün başarısızlıklarına, antidemokratik, despot tutumlarına, adaleti, eşitliği  yerle bir eden yaklaşımlarına, artık çuvala sığmayan yolsuzluk, nepotizm mızraklarına, rağmen, yerlerinde kalabilmek uğruna herşeyi deniyorlar ya...

Şimdi de, çoktan “halının altına süpürülmüş” politikacılarla birer birer görüşüp, “İstanbul Sözleşmesini kaldıracağız” sözleri veriyorlarmış... 

-Neydi İstanbul sözleşmesi? (*)

11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açıldığı için 'İstanbul Sözleşmesi' ismiyle anılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin bir Avrupa Konseyi Sözleşmesiydi... Bunu ilk imzalayan ve onaylayan ülke, Türkiye olmuştu...

-E, ne oldu da şimdi geri adım atılıyor? 

-Efendim o sözleşmede aileyi bir arada tutmayı hedefleyen esasları zedeleyecek (!) bir takım hükümler varmış... LGBT’liler kastediliyor yani (eşcinsellerin haklarını koruyanlar)...

-Peki, İstanbul’a ihanet ettiniz, FETÖ sizi aldattı da!!! İstanbul Sözleşmesini de size zorla mı imzalattılar? Gazozunuza ilaç mı koydular yoksa?

Yalan, bütün söylemleri yalan... Tek amaçları var, Türkiye’yi geriye götürmek, özgürlükleri kısıtlamak, ifade serbestisini kaldırmak, kadınları eve kapatmak, kısaca Türkiye Cumhuriyetini bir ortaçağ kabilesine dönüştürmek, halkını ümmetleştirmek...

Bunu görmemek için kör olmak lazım... Sevgili kadınlar ve Cumhuriyetimizin paydaşı olan erkekler... Bu ortaçağ zihniyetine hep birlikte karşı çıkalım, “siyah beyaz, cici cici, hanım hanımcık resimler”  paylaşmakla bu işi çözemeyiz, siyasi partileri, üniversiteleri, sivil toplum örgütlerini, sendikaları, dernekleri, sanatçıları, gazetecileri, yazarları hep  birlikte hareket etmeye, bu gerici zihniyetle topyekün mücadeleye çağıralım... 

-ALOOOO NEREDESİNİZ HEPİNİZ? SES VERİNNN...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...