Bu Blogda Ara

Cuma, Temmuz 10, 2020

Başkentten komik bir Covit hikayesi




Bir yakınım anlattı, dinlerken çok  güldüm, sizlerle paylaşayım istedim:

-Benim genç yaştaki spor hocam biraz evhamlıdır, bizi çalıştırırken neredeyse 15 dakikada bir dereceyle ateşine bakıyordu -Covit mi oldum?- diye... Derken başına gelenler geldi...

-Ne oldu? Yoksa Covit’e mi yakalandı?

-Dinle bak, neler neler yaşadı... Bu böyle ikide birde ateşini ölçüp dururken bir gün gerçekten ateşi yükselmiş ve tabii müracaat Şehir Hastanesi... Orada insanı burnundan genzinden şişledikleri o meşhur tahlili yapmışlar.

-E sonra?

-Sonra eve gelmiş... Sonucu beklemeye başlamış. 

-Hay allah, sonuç nasıl çıkmış peki?

-Bu olay 23 Nisan günü yaşanıyor... Anlatıyorum işte... Herkes balkonlarda, şarkılar, marşlar çalınıyor, bayraklar asılı heryerde... Millet pür neşe yani...  Bizimki de balkona çıkmış, seyrediyor... Derken kapının önüne bir ambulans yanaşıyor, içinden beyaz koruyucu elbiseli, maskeli adamlar pardon hasta bakıcılar iniyor...

-Aaaa, sonra?

-Sonra bu genç arkadaşımızın kapısı -tak tak-çalınıyor. Hasta bakıcılar meşum haberi veriyorlar, -Beyefendi sizi almaya geldik, Covit olduğunuz kesinleşti, karantinaya götüreceğiz...-

-Amanin, çok fena...

-Fena tabii, bizim arkadaşı apar topar evinden alıp ambulansa bindiriyorlar. Bizimki hanımıyla, 2 yaşındaki çocuğuyla doğru dürüst vedalaşmadan -onlara da geçirme korkusuyla- biniyor ambulansa...

-Aaaa, nereye götürüyorlarmış peki?

-Bizimkinin de merakı o tabii... Soruyor, aldığı yanıt, Elmadağ’daki Devlet Hastanesi oluyor...
Sonunda kuş uçmaz kervan geçmez mesafedeki hastaneye varıp, bizimkini kapıda görevlilere teslim ediyorlar, görevliler alıp bir odaya sokup, kapıyı üstünden kilitliyorlar...

-O kilit ne yahu? Adam suçluymuş gibi?

-Hastalar dışarı çıkmasın diyeymiş, usul buymuş. 

-E, sonra?

-Bizimki orada kilit altında 5 gün hapisteymişcesine yatıyor... Arada bir görevliler kapısını açıp tepsiyle peynir zeytin filan getiriyor...

-Nasıl yani ayol? Sıcak yemek yok muymuş?

-Yokmuş canım, çünkü hastanenin mutfağında arıza varmış... Bizimki ile beraber hastanede 7 hasta yatıyormuş, hepsi günlerce bu peynir zeytin ve suyla beslenmiş.

-Sonra iyileşmiş mi?

-Dur işte anlatıyorum, 5. Günün sonunda kapı açılmış artık doktor mu hemşire mi hatırlamıyor, demiş ki, -sizi taburcu edeceğiz- bizimki de sormuş -iyileştim mi de gönderiyorsunuz?- Bilmiyoruz efendim bize gelen talimat böyle. Siz şimdi evinize gidin, evinizin bir odasında kendinizi karantinaya alın- demişler... Adamcağızı hastanenin önünde azad etmişler...

-Aaa ne tuhaf...

-Sorma gitsin... Bizimki çıkmış dışarı, bakmış herhangi bir vasıta yok, uzaaaaak bir yerde... Aileden birine telefon edip yardım istemiş, bir yakını ağzı burnu maskeli, atkıyla sarılı olarak gelip, bizimkini evine götürmüş, tabii o da korkuyla  yapmış bu işi... Ne de olsa Covit’ten herkes endişeli... Bizimki evinde bir odaya yerleşmiş, kapısını içeriden kilitlemiş, kendisini günlerce karantinaya almış... Küçük çocuğu var demiştim ya, o görmüş tabii babasının eve geldiğini, odasının önünde her gün kapıya vurup,- babam babam-diye  ağlayıp haykırıyormuş görebilmek için...

-E sonra ne olmuş?

-O karantina süresi dolunca bizimki kalkmış Şehir Hastanesine gitmiş tabii... Orada kendisinden numune alan bölümün başındakilere ulaşıp sormuş, -nedir benim durumum?acaba hastalığı atlattım mı? Neden beni o gönderdiğiniz hastaneden 5 günde taburcu ettiler?- diye...

-Ne demişler peki?

-Ne deseler beğenirsin? -Kusura bakmayın, sizin testinizle bir başka hastanınki karışmış, yani siz Covit değilmişsiniz, başkasıymış Covit olan- demişler.

-Aaaaaa, korkunç bir olay... Güleyim mi ağlayayım mı?

-Hem gül hem ağla... Çünkü bizimkine Covit teşhisi koyup, asıl Covitli hastaya sağlıklı raporu vermişler. E, tabii o da sevinerek gidip, herkesle bu sevincini paylaşmış, kimbilir kaç kişiye bulaştırmıştır hastalığı...

-Ay korkunç... Günlerce çektiği eziyete mi yansın adamcağız, yoksa asıl Covitlinin ortada gezip millete korona bulaştırdığına mı? Ben olsam mahkemeye verirdim sorumluları.

-Evet, ben de öyle dedim ama bizimki avukatlara danışmış demişler ki, -evet haklısın, durduk yere çok kötü günler geçirmişsin, bunun bir bedeli olmalı, ama burası Türkiye... Sonuç alamaz, uğraştığınla kalırsın, genelde hastanelerle ilgili böyle örnekler çok yaşanıyor ama sonuç alınamıyor... O da -sağlığıma şükür- deyip vazgeçmiş uğraşmaktan.

İşte böyle dostlar, ne dersiniz? Gülmeli mi ağlamalı mı bu hikayeye?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ata’nın Kolibası

Geçenlerde yolum Söğütözü’ne düştü, pek çok bakanlığın, resmi kurumun, AKP ve CHP genel merkezinin hatta büyük alışveriş merkezlerinin bulun...