Bu Blogda Ara

Salı, Nisan 14, 2020

Mehmet’imle “Kayıp Zamanın İzinde...”


Bilmem Marcel ProustKayıp Zamanın İzinde” koşuyor mu hala? Ya da bir tek o muydu kayıp zaman koşucusu?
Ooo ben bu konuda rakip tanımam, maraton koşarım, hem de kimbilir kaç tur bindiririm ona... Öyle çok ki, yakalamaya, değiştirmeye çabaladığım zamanlar.  

İşte aradığım, peşinde koştuğum zamanlardan biri, 13 Nisan 2002, elimden kayıp gitti, yakalayamadım... Türkiye bilmem kaçıncı ekonomik krizini yaşıyordu da, yeni ekonomik paket açıklanacaktı hani... Ben de zamanı durdurup fotoğrafını çekmeye çalışanlardan biriydim... Fotoğraf çekilecek, rötuşlanıp Türk halkına sunulacaktı:

-Bakın, işte sizi iyileştirecek, bütün dertlerinizi yok edecek ekonomik paket... Bundan böyle maaşınız enflasyona yenik düşmeyecek, ev sahibiniz insafa gelip artık kiranızı artırmayacak, evinizde cilalı yepyeni mobilyalar pırıl pırıl parlayacak, mutfakta bonfilenin en alası pişecek...

Yok canım, tam da öyle değildi aslında... Politikacılar hele de ABD’den bulup getirileni (*) “Türk halkı bu acı ilacı içmeli” deyip duruyordu... 

Oysa o gün benim sevgili oğlumun, Mehmet’imin 13. Doğum günüydü, ben pastalar hazırlayıp, evi konfetilerle donatıp, arkadaşlarıyla geçireceği neşeli saatleri hazırlamalıydım, bunun yerine, dedim ki:

-Bugün işi es geçebileceğim bir gün değil, art arda basın toplantıları var... Doğum gününü gelecek hafta kutlasak? 

Ne desin çocuk? Ses çıkartmadı.. O gün gazeteciler için tam bir hengameydi, atlatıldı...

Evde ertesi hafta için hazırlık yapıldı, özel davetiyeler hazırlanıp bilgisayardan çıktı alındı, Mehmet’e teslim edildi, arkadaşlarını çağırsın diye. Çantasına koyup, okula gitti...

Ben de işe gitmek için evden çıktığımda  ne göreyim? Davetiyelerin hepsi bahçeye fırlatılıp atılmış, rüzgar önüne katmış kimini, savuruyor yola... 

-Neden?

Diye sorarken mahcuptum, biliyordum vereceği cevabı:
        
-Benim doğum günüm geçti, geçen haftaydı...

Ey felek, kimine kavun kimine kelek... Ah,
bir ele geçirsem seni, neler yapacağımı çoook iyi
biliyorum... Kaybettiğim bütün zamanları geriye sardıracağım sana... En güzel pastaları ısmarlayıp, havai fişekler atacağım havaya,  sevdiklerime yüzlerce kez sarılacağım, özürlerimi ayaklarına sereceğim gözyaşlarımla...

Mehmet’im, doğum günün kutlu olsun. İyi ki dünyama geldin, yaşamımı şenlendirdin, beni mutlu ettin... Sen de çok yaşa, hep mutlu ol, hayata biraz boşver, bak kayıp zamanları yakalayabilmek imkansız... 

Ama kusura bakma olur mu? Pasta yok yine...Bu kez de Corona’dan yasaklıyız...




 (*) https://m.ensonhaber.com/kemal-dervis-2001-yilindaki-ekonomik-krizi-anlatti-2014-05-22.amp

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

PORTRELER Ferhan Şaylıman

Yaşamın, ölümün, varoluşun gizemini çözebilmek mümkün mü?  Hani bir an, belki bir an bile değil, hafifçe, belli belirsiz esip geçen ama b...