Bu Blogda Ara

Perşembe, Temmuz 13, 2017

Velasquez'in "Nedimeler"i

Bugün tüm ülkede ve Ankara'da mevsim normallerinin çok üstünde, aşırı sıcak bir gün yaşanıyormuş eh, doğayı biz yavaş yavaş yok ettiğimize göre sonuçlarına da katlanacağız... İyi de bu zor günü nasıl atlatmalı?

Kendi zorunlu! seçimimi anlatayım.






Bizim Fret (Sevgili kurt köpeğimiz) ameliyatlı ve yeni taburcu oldu, bir sürü yasakları var, dolayısıyla birimizin başucunda beklemesi gerekiyor. Herkes çalıştığından bu görev boş gezenin boş kalfası olan bendenize düştü.

E, ne yapayım,salonda klimayı açtım, o yerde ayağımın ucunda,ben koltukta uyuklama vaziyetindeyiz. Tabii sıkıcı bir durum, elime yeni bir kitap aldım, Antonio Tabucchi'nin "Tersyüz Oyunu"nu... Ama daha giriş paragrafında attı kazığı bana Tabucchi, toprağı bol olsun... Şöyle dedi:

"Maria do Carmo Meneses de Sequeria öldüğü sırada ben Prado muzesinde Velasquez'in Nedimeler tablosunu seyretmekteydim. Bir Temmuz öğlesiydi ve ben onun ölmekte olduğunu bilmiyordum. Saat on ikiyi çeyrek geçeye kadar durup tabloyu seyrettim, sonra dipteki figürün yüz ifadesini belleğime kazımaya çalışarak ağır ağır dışarı çıktım, hiç unutmuyorum, Maria do Carmo'nun şu sözleri vardı aklımda: Tablonun anahtarı dipteki figürdedir, bu bir ayna oyunudur, bir tersyüz oyunu..."

Peki bu satırları okuyup kayıtsız kalabilir mi insan?

Tabii ki hayır... Ben Madrid'e hiç gitmedim, Prado müzesini de Velasquez'in tablosunu da görmüş değilim. Önce Velasquez'in o ünlü tablosunu bulmak lazım, herhangi bir yorum ya da izahat edinmeden önce, bir incelemek lazım... Bu arada tablo, dünya resim sanatının baş eserlerinden biri sayılıyormuş ve Madrid'teki Prado müzesinin özel bir salonunda sergileniyormuş... Tablo, boyutları itibarıyla devasa... 3 metreye bilmem kaç metre.

Neyse işte, benim bu araştırmam sürerken bizim Fret birkaç kez ayaklandı. İlkinde onu tasmalayıp, ön bahçeye çıkardım, Boncuk'la biraz öpüşüp koklaştılar, baktım iş kötüye gidecek, aldım tekrar salona... Bir iki kez biraz su verdim, birazdan da yemeğini takdim edeceğim beyefendiye... Bu arada üstündeki fanilayı sıyırıp ameliyat yerini yalama girişimlerine de engel olmak gerekiyor tabii...

Bu kadar işin arasında bloğa yazmaya kalkışmak neyin nesi peki? E, ne yapayım? Tekdüze bir rayda gitmek sıkıcı geliyor bazen, üstelik bu yaşadığım olay bana nedense çok orijinal geldi, paylaşayım istedim...
Neyse işte, "Nedimeler"den bahsediyorduk ya... Tabloyu kitabın kapağından ve telefonumun ekranından görebiliyorum ancak. Önce insan tablodaki ayna efektinin farkına pek varmıyor, hele o arkadaki silik figür nasıl olup da Tabucchi'nin bu kadar dikkatini çekmiş acaba?

Ya ben deli miyim neyim?
Tabloyu mabloyu boşverip kitabın keyfini çıkarayım değil mi? Hem, öğle saatlerinde göz doktoruna kontrole gitmem gerekiyor. Hadi biraz da siz kafa yorun "Nedimeler"e...

A, yalnız ben Antonio Tabucchi'yi çok seviyorum... Onu daha önceki bir kitap kulübünde tanımıştım, Portekiz tutkusu bana çok ilginç gelmişti. Sizin de okumanızı öneririm. Ancak sizden bir ricam var, plajda şezlongunuza uzanarak okuyun, elinizde buz gibi bir bira şişesi olsun, arada da kiraz filan atıştırın olur mu?

Tabii eğer Madrid'e gidersem Prado Müzesini ziyaret edip "Nedimeler"i de bir görürüm artık...

*Bu yazıyı Fret ağırlaşıp, bize veda etmeden önce kaleme almaya çalışıyordum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ata’nın Kolibası

Geçenlerde yolum Söğütözü’ne düştü, pek çok bakanlığın, resmi kurumun, AKP ve CHP genel merkezinin hatta büyük alışveriş merkezlerinin bulun...