Ana içeriğe atla

Velasquez'in "Nedimeler"i

Bugün tüm ülkede ve Ankara'da mevsim normallerinin çok üstünde, aşırı sıcak bir gün yaşanıyormuş eh, doğayı biz yavaş yavaş yok ettiğimize göre sonuçlarına da katlanacağız... İyi de bu zor günü nasıl atlatmalı?

Kendi zorunlu! seçimimi anlatayım.






Bizim Fret (Sevgili kurt köpeğimiz) ameliyatlı ve yeni taburcu oldu, bir sürü yasakları var, dolayısıyla birimizin başucunda beklemesi gerekiyor. Herkes çalıştığından bu görev boş gezenin boş kalfası olan bendenize düştü.

E, ne yapayım,salonda klimayı açtım, o yerde ayağımın ucunda,ben koltukta uyuklama vaziyetindeyiz. Tabii sıkıcı bir durum, elime yeni bir kitap aldım, Antonio Tabucchi'nin "Tersyüz Oyunu"nu... Ama daha giriş paragrafında attı kazığı bana Tabucchi, toprağı bol olsun... Şöyle dedi:

"Maria do Carmo Meneses de Sequeria öldüğü sırada ben Prado muzesinde Velasquez'in Nedimeler tablosunu seyretmekteydim. Bir Temmuz öğlesiydi ve ben onun ölmekte olduğunu bilmiyordum. Saat on ikiyi çeyrek geçeye kadar durup tabloyu seyrettim, sonra dipteki figürün yüz ifadesini belleğime kazımaya çalışarak ağır ağır dışarı çıktım, hiç unutmuyorum, Maria do Carmo'nun şu sözleri vardı aklımda: Tablonun anahtarı dipteki figürdedir, bu bir ayna oyunudur, bir tersyüz oyunu..."

Peki bu satırları okuyup kayıtsız kalabilir mi insan?

Tabii ki hayır... Ben Madrid'e hiç gitmedim, Prado müzesini de Velasquez'in tablosunu da görmüş değilim. Önce Velasquez'in o ünlü tablosunu bulmak lazım, herhangi bir yorum ya da izahat edinmeden önce, bir incelemek lazım... Bu arada tablo, dünya resim sanatının baş eserlerinden biri sayılıyormuş ve Madrid'teki Prado müzesinin özel bir salonunda sergileniyormuş... Tablo, boyutları itibarıyla devasa... 3 metreye bilmem kaç metre.

Neyse işte, benim bu araştırmam sürerken bizim Fret birkaç kez ayaklandı. İlkinde onu tasmalayıp, ön bahçeye çıkardım, Boncuk'la biraz öpüşüp koklaştılar, baktım iş kötüye gidecek, aldım tekrar salona... Bir iki kez biraz su verdim, birazdan da yemeğini takdim edeceğim beyefendiye... Bu arada üstündeki fanilayı sıyırıp ameliyat yerini yalama girişimlerine de engel olmak gerekiyor tabii...

Bu kadar işin arasında bloğa yazmaya kalkışmak neyin nesi peki? E, ne yapayım? Tekdüze bir rayda gitmek sıkıcı geliyor bazen, üstelik bu yaşadığım olay bana nedense çok orijinal geldi, paylaşayım istedim...
Neyse işte, "Nedimeler"den bahsediyorduk ya... Tabloyu kitabın kapağından ve telefonumun ekranından görebiliyorum ancak. Önce insan tablodaki ayna efektinin farkına pek varmıyor, hele o arkadaki silik figür nasıl olup da Tabucchi'nin bu kadar dikkatini çekmiş acaba?

Ya ben deli miyim neyim?
Tabloyu mabloyu boşverip kitabın keyfini çıkarayım değil mi? Hem, öğle saatlerinde göz doktoruna kontrole gitmem gerekiyor. Hadi biraz da siz kafa yorun "Nedimeler"e...

A, yalnız ben Antonio Tabucchi'yi çok seviyorum... Onu daha önceki bir kitap kulübünde tanımıştım, Portekiz tutkusu bana çok ilginç gelmişti. Sizin de okumanızı öneririm. Ancak sizden bir ricam var, plajda şezlongunuza uzanarak okuyun, elinizde buz gibi bir bira şişesi olsun, arada da kiraz filan atıştırın olur mu?

Tabii eğer Madrid'e gidersem Prado Müzesini ziyaret edip "Nedimeler"i de bir görürüm artık...

*Bu yazıyı Fret ağırlaşıp, bize veda etmeden önce kaleme almaya çalışıyordum!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...