Ana içeriğe atla

RIO DE JANEIRO'DA TÜRK RÜZGARI (1)


Sevgili Feyzan ve Mehmet'e



Rio’ya gitmek aklımın ucundan bile geçmezken, Feyzan’ın büyük sürprizi ile kendimi bir anda Copacabana’ya bakan bir otel odasında buluverdim.
Copacabana Plajı
Saatler süren yolculuktan, Sao Paolo’da sıkıcı mı sıkıcı bir duraklamadan, üstelik de yeniden bavul al-ver telaşından (*) nefes alamaz duruma gelmiştik... Odanın penceresinden görülen manzara müthişti... Copacabana kumsalını gündüz gibi aydınlatan dev projektörler öyle nefes kesici bir güzelliği gözönüne seriyordu ki, yorgunluğumuz uçtu gitti....
Sahile vuran dev dalgaların sesi, sanki “samba ritmi”ndeydi, bu ninniyle hemen uykuya dalıp rüya bile gördüm... Rüyamda yemyeşil çimenlerde koştururken,  “nedense” karla kaplı  bir şeve girip, bu kez daha hızlı koşmaya başladım. Eriyen karlara bata çıka koşarken, ayaklarım sırılsıklam olup dondu... Uyandığımda farkettim klimanın odamızı buzhaneye döndürdüğünü...

Sabah kahvaltıya indik, büfenin en gözalıcı yanı envai çeşit egzotik meyvalarla bezeli oluşuydu. Hepsini  tattım, galiba benim favorim mango oldu. Feyzan ve Mehmet’in Rio’ya gelişi “iş nedeni” ile olduğu için her sabah onları yolcu edip, kendimi günler boyu oyalamaya çabaladım.

Aslında Rio De Janeiro’da bu hiç de zor değil. Kentin öyle hazineleri var ki...

Örneğin şu Corcovado’dan kente kol kanat geren İsa... Tepeye, isterseniz tramvayla, isterseniz bu iş için örgütlenmiş ciplerle ulaşıyorsunuz. Sonrası kolay, yürüyen merdiven sizi hemen alıp İsa’nın eteğinin ucuna taşıyıveriyor... Küçüklüğümde Rio’da geçen bir filmde heykelin havadan çekimlerini izlemiş, hayran kalmış, yıllarca unutamamıştım.

-“Heeeeeeey... Beni duyuyor musunuz? Dünyanın en şanslı insanlarından biriyim şimdi ben buraya gelebildiğim için”

diye haykırmak istedim, ama sustum. Çünkü heykelin kaidesindeki küçük şapelde sabah ayini vardı... Üstelik de çevredeki ağaçlardaki maymunlar böyle olur olmaz haykırışlara kızabilirdi.

Üniversitedeki fotoğrafçılık hocam Hamza İnanç aklıma geldi, “Benim için iyi fotoğrafçı, Ağrı Dağının tepesine çıkıp, 3 resim çekip dönebilendir” derdi... Ne yazık ki insan 300 resmi bile yetersiz bulabilir burada hocam... Corcovado tepesinden Rio’yu seyretmek, her açıdan öyle başka, öyle nefes kesici, öyle muhteşem ki...
Corcovado'dan Rio
Neyse ki erken saatte çıkmıştık Corcovado’ya, henüz turist istilası başlamadan... İsa’nın bakışı ile dakikalarca Rio’yu seyredip durduk...

Bir sonraki durak, Tijuca ormanıydı... Yüzlerce hektarlık alana yerleşen ormanda yürümek, etrafınızda uçuşan kelebekleri izlemek “cennet bu işte” dedirtiyordu... Her türlü yerleşime, duraklamaya, uzun süreli araç trafiğine kapalı orman, keşfedilmemiş kuytuluklarıyla nasıl davetkardı. Rio’nun kumsallarında 30 dereceyi bulan o korkunç sarı sıcak buraya ulaşabilir miydi? Sık ve yemyeşil ağaçlar göğü, güneşi, aydınlığı kayıtsız şartsız engelliyordu... Hele yolların kıyısındaki kaldırımlar nasıldı? Yosunlar, uzayıp giden taşları nasıl kadife gibi kaplayıp güzelleştirmişti öyle?

Serinliğiyle orman çok gizemli, çok davetkar ve güzeldi ama asıl sürpriz biraz daha yukarılarda bekliyordu bizi...

(*) THY, Star Alliance üyesi olmakla beraber, Brezilya’nın iç hatlarında bavulunuzu son noktaya kadar götürebilme garantisi vermiyor ne yazık ki... Bu tamamen Sao Paolo’daki görevlilerin inisiyatifinde...

YARIN: DÜNYANIN EN ROMANTİK PİKNİK ALANI


Yorumlar

  1. Harikaaa inşallah biz de gideriiz :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah gidin, hatta en kısa zamanda gidin ve güzel günler geçirin Begüm'cüm

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...