Ana içeriğe atla

Kayıtlar

CİNNET

Bugünlerde yeniden Alman yazar Thomas Mann ’ın kitaplarına odakladım. Cenevre seyahatimizde onun “ Yol Hikayeleri” başlığıyla yayınlanan (*) seyahat notlarını elimden düşüremedim. Lübeck ’e gittiğimizde ise ünlü yazarın doğduğu evi görmek de kısmet oldu. Aslında Mann’ın, Hitler ’in yükselişi sırasında var gücüyle faşizme karşı savaş açtığı, Alman halkını da bu tehlikeli gidişat konusunda sürekli uyardığı biliniyor, ne yazık ki, on yıl süren bu mücadeleyi, Mann kendi deyimiyle “ sınırsız kudrete, şiddet ve sinsilikle erişenler ” karşısında kaybediyor,  “ ne İsa’ya, ne Musa’ya yaranamayan ” adam pozisyonuna düşüyor.  Rastlantı eseri, bir konferans için yurtdışında bulunduğu sırada, Hitler ve şürekası “ gücü eline geçirince ” ülkesine dönmeyişini şöyle anlatıyor: …11 Şubat 1933’de yurt dışında konferanslar vermek üzere yola çıkış - önceki yüzlercesi gibi, hafif bagajla, her şeyden habersiz, kaderin bu gezi ile ilgili niyetleri konusunda en ufak bir fikir sahibi olmadan çıkıl...

Hele bir altmışıma geleyim!

-Yaşam şansını insan kendisi mi yaratır? -Yoksa rastlantılar mı yardım eder? Sanırım ikisi de geçerli. Dün  uzak semtlerde işlerim vardı, biz de zaten Ankara’nın epey dışındayız, bizim buralara toplu taşım araçları uğramıyor bile! Hani,  “ çıkayım, durağa kadar  güzel bir yürüyüş yapayım,  sonra otobüse biner, oturduğum yerden kah çevreyi izleyerek, kah düşüncelere dalarak, gideceğim yere rahatça varırım ” diyemiyorsunuz.  İşte, yoğun trafik ve otopark sorunuyla cebelleşerek işlerimi tamamlamaya çalışırken, tek hayalim şuydu: -Ah! Saatler çabucak geçse, kitap buluşmamıza bir an önce katılabilsem, dostlarla hasret gidersek…   Yıllar önce Demet Işık tarafından kurulan kulübümüzde öyle değerli isimlerle buluştuk, öylesine derin kitap sohbetleri yaptık ki… Onca yıldır, Türkiye’den, dünyadan pek çok yazarın kalemiyle, ülke ülke gezdik, sayfalar arasında dolaşırken farklı sosyal yaşamlara, anlatımlara, fikirlere, yorumlara  tanıklık ettik....

Ercan Deva’nın kaleminden KOKUŞMA

Bir süredir elimde değerli meslektaşım Ercan Deva ’nın kitapları var, Kurban Bayramı öncesi “Kokuşma ” (*) başlıklı olanına başlamıştım, bayram günleri boyunca,  hatta gecelerde de elimden bırakamadım. Bu nedenle bayramım biraz “ kasvetli” geçti, çünkü  sayfaları çevirirken çoğu kez hayıflandım: -Yahu bu gazete sahipleriyle, büro yöneticileri hangi hakla gazetecilere böylesine eziyet edebilmişler? Ne yani, gazeteci “ kurbanlık koyun ” mudur ki bu tutumlara layık görülsün? Çünkü kitap, A’dan Z’ye basın sektöründeki durumu yaşanmış olaylarla, kişilerin inanılmaz zaaflarıyla son derece gerçekçi bir dille anlatıyor.  -“ Kokuşma ” sözcüğü ile “ basın sektörü” tamlaması  nasıl yan yana gelebiliyor? Diye kimsenin soru soracağını tahmin etmiyorum çünkü sektördeki durum ayan beyan ortada. Basın-yayın kuruluşları neredeyse tümüyle ele geçirilmiş halde. “ Doğru haber” okuyabilmeniz için, bütün mecraları  adeta “ araştırmacı gazeteci, pardon okur! ” Gibi hallaç...