Ana içeriğe atla

Kayıtlar

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Mor Salkımların Gölgesinde Atina

Ege’nin öbür yakasındaki kente ismini veren tanrıça Athena’yı Atina’ya gelip de anmamak olur mu? Hani Athena, kentin tanrıçası olabilmek için Poseidon’la yarışmış da asasını vurduğu yerde dev bir zeytin ağacı çıkıvermiş… İyi ki de öyle olmuş, zeytin ağacı kadar zarif, güzel, üstelik de yüzyıllarca ayakta kalıp, o kadar lezzetli, yararlı meyve veren başka bir ağaç var mı? Hele de Atina’nın Kalamata bölgesinin zeytinleri… Mor rengiyle göz alan, kokusu, rayihasıyla damakları mest eden zeytinler… Peki yüzyıllar önce düzenlenen o yarışı Denizler ve Deprem Tanrısı  Poseidon kazansaydı ne olacaktı? Asasını vurduğu yerden fışkıran tuzlu su neye yarardı?  İçilmezdi bile!  Sabahın erken saatlerinde ağzıma attığım zeytin tanesi beni Atina’nın yüzyıllar öncesine, geçmişine sürükledi. “Bu güzel kentin eski sakinleriyle keşke buluşabilseydim ” dedim.  Platon’nun akademisine devam eden iki kadından biri ben olsaydım mesela, yaşlı filozof şunları söylerdi belki: -Dünya dön...