Pretoria’dan ayrılıyoruz, jakarardalar tümden açmış, caddeler iyiden iyiye mora boyanmış, heyecanlıyı, üç gün üç gece sürecek tren yolculuğumuz nihayet başlıyor. Bizi Pretoria’dan Cape Town’a götürecek özel trende (Rovos) yer ayırtmıştık, trenin kalkacağı perona ulaşıyoruz. Bekleme salonunda şampanyamızı yudumlarken, valizlerimizi siyah takım elbiseli valeler alıp kompartmanımıza götürüyor, ardından trene, kompartımanımıza buyur ediliyoruz. Valizlerimiz açılmış, giysilerimizi mini gardroba yerleştirilmiş, iki genç kadın bize kompartımanımızı tanıtıyor, banyonun kullanılışını, minibarı, vagon restorandaki yemek saatlerini, bar-vagonu, kitaplık, oyun salonu ve çay saatleri için özel vagonlarda nasıl vakit geçirebileceğimizi anlatıyor, en uçtaki küçük dükkandan alış veriş edebileceğimizi hatırlatıp soruyorlar: -Ütülenecek veya temizlenecek giysilerinizi alabilir miyiz? Akşam yemeklerine “ itinalı kıyafetle gidileceğini” önceden öğrenmiştik, haz...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.