Ana içeriğe atla

Atatürk’ün elindeki kılıcı da sökün bari!



“Kılıçlı Yemin” sonrasında TSK’dan ihraç edilen (ayrılan diyorlar, ne demekse?) beş teğmen ile üç disiplin amirine ilişkin kararın gerekçesi açıklandı. Buna göre, “Atatürk’ün askerleriyiz” diyen teğmenlerin mezuniyet töreni sonrasında “kılıç çatması” bir disiplinsizlik olduğu gibi, “karşıtlık içeren protest bir eylem” anlamına da geliyormuş… Ayrıca toplumda ayrışmaya da sebep oluyormuş… 


-İnandırıcı oldu mu peki?

-Hayır

-Vicdanlara sığdı mı?

-Hayır 

-Bu ihraç kararının arkasında sizce kimler var?

-Biliyoruz da söyleyemeyiz…

-Peki, Kara Kuvvetleri Komutanlığı (K.K.K.) Yüksek Disiplin Kurulu  Y.D.K.) üyelerinin 4’e karşı 5 oy ile aldığı karar, başlı başına  toplumsal ayrışmanın kanıtı değil mi?

-Evet



Oy çokluğuyla alınan kararda, teğmenlerin, TSK’yı tartışılır hale getirerek, "Toplumda ayrışmaya sebep oldukları ve ordunun vatan millet Atatürk’e olan sevgisinden hiç şüphe duymayan millet nezdinde yıpranmasına neden oldukları" belirtiliyor. (**) Kararda ayrıca TSK’nın tartışılmasına neden olabilecek protest bir davranışın disiplinsizlik olarak kabul edileceğine dikkat çekilerek deniliyor ki:


-Mustafa Kemal Atatürk’e bağlılığı ifade eden -Mustafa Kemal’in askerleriyiz- sözünü, amacı dışında ve karşıtlık içeren protest bir eylemde kullanmak disiplinsizlik olacağı gibi sözün değerini de azaltan bir davranış olacaktır.


50 sayfayı bulan gerekçede daha neler var neler… Bence yukardaki satırlar, kararı alanların  yaşananlara bakış açısını açıklamaya yetiyor…


Kara Harp Okulundaki dev heykeli hiç gördünüz mü bilmem… “Atatürk ve Harbiyeli Anıtını.”



Prof. Dr. Tankut Öktem (*) imzası taşıyan heykelde bine yakın figür ince ince işlenirken,  Atatürk hem rölyef olarak, hem de elinde kılıç, Türk askerine öncülük edişiyle yer alıyor. Bu görkemli heykeli  1992 yılında Amerikan Time Dergisi kapak yapmış, içindeki makalede, ta o yıllarda Türkiye’de laiklerle islamcıların birbirleriyle kapışması irdelenmişti.


-Bunca yıl sonra bu kapışmayı kim kazanmakta sizce?


Aman yanıt vermeyin, o kapışmadan siz de nasibinizi alırsınız sonra…


Teğmenleri ve üç komutanı ordudan ihraç edenlerin gerekçesini okuyunca aklıma gelen şu oldu:


-Tankut Öktem bugün yaşasaydı acaba ona da “toplumu ayrıştırıyorsun, Atatürk’ü neden elinde kılıçla heykelleştirdin?” 


Diye dava açarlarlarlar mıydı? Diye düşündüm acı acı gülümsedim.



Aman bu dediğim kulaklarına gitmesin, bakarsınız heykelde Atatürk’ün elinde tuttuğu kılıcı bile sökmeye kalkarlar…

(*) https://www.sabancivakfi.org/tr/diger/ankara/ataturk-ve-harbiyeli-aniti

(**) https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/tegmenlerin-ihrac-kararinin-47-sayfalik-gerekcesi-ortaya-cikti-2296013

Yorumlar

  1. Harp Okulu mezunu bir emekli subaydan gelen bilgidir;

    Nursun hanım merhaba. Elinize sağlık. O anıtın yapımına biz harp okulu 4. Sınıftayken başlanmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam o günlerde harbiyede okuyan dört sınıftan harbiyeliler arasında bir seçim yapılmış ve heykelde u arkadaşlarımızın yüzleri imgelenmişti. Yani o anıt gerçek kişilerden oluşmaktadır. Orada yüzleri bulunan arkadaşlarımız bu gün emekli. Kimi hakka yürüdü. Kimi şehit oldu, kimi gazi. Ama hepsi birer gerçek kişi. Tıpkı önlerindeki rehber, önder ve başkomutan gibi. Tekrar elinize yüreğinize sağlık. Çok selamlar sevgiler. 🙋🏻‍♂️

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...