Ana içeriğe atla

MÜJDEMİ İSTERİM

 



Sabah kalktık, aklımıza ilk düşen:


- Bugün acaba ne yapsak? Dolapta bir kaç patlıcan var, imambayıldı mı yapsak? Karnıyarık mı pişirsek?


Ben ezelden beri “etçi” değil “sebzeci” olduğum için, imambayıldıdan yana koydum tercihimi… Patlıcanlar şerit şerit, pijama misali soyuldu, tuzlu suya konuldu…


-Ayol çizgili pijama giyen mi kaldı? Gençlere tarifi böyle verirsen kimse bir şey  anlamaz…


-Aaaa haklısın, eskiden Pazar günleri sepetimiz kolumuzda pikniğe Atatürk Orman Çiftliğine giderdik, babam memuriyet alışkanlığı ile o gün bile tiril tiril giyinirdi… Oysa etrafta çizgili pijama giymiş, basıla basıla topuğu ezilmiş tokyo-terlikli adamlar çok olurdu… Boşver yahu, iyi ki de kalkmış çizgili pijama muhabbeti…


-Yahu sen ne diyorsun? Çizgili pijama iyi ki kalktı diye seviniyorsun da  Atatürk Orman Çiftliğine artık gidemediğine  üzülmüyor musun? Keşke Atamızın armağanı çiftlik yerinde dursaydı da etraf pijamalı, ezik tokyolu adamlardan geçilmeseydi… Valla ben razı olurdum…


-Ay sen de herşeye de bir münafıklık katmasan olmaz… Ne olacaktı yani onca ağaç, çiçek böcek, Karadeniz havuzu filan… Havuza biz kadınların girmesi mümkün olur muydu sanki? Adamlar yine çizgili pijamalarıyla şambrelleriyle doluşuverirdi suya… 


AOÇ’deki Karadeniz Yüzme Havuzu



-Haklısın valla, zaten baksana,  Hüda-Par sözcüleri neler söylüyor… Kadınlar fıtratına uygun işlerde çalışmalıymış, imam nikahı resmi kabul edilsinmiş, hatta kadının haklarını koruyan İstanbul Sözleşmesini bir gecede yürürlükten kaldırttıkları yetmiyormuş gibi şimdi bir de kadının güvencesi durumundaki 6284 sayılı yasaya el attılar… O da gözden geçirilmeliymiş… Ne havuzundan bahsediyorsun sen? Kadının fıtratına uyar mı öyle bikiniyle mayoyla havuzlara filan girmek? Baksana kız-erkek okulları ayrılsın diyen adamlar seni havuza sokar mı?


-E, sen hani sen müjde verecektin? Bak patlıcan tarifiyle lafa başladın, nerelere geldik…


-Evet ya, laf döndü dolaştı nerelere geldi… İşte onu diyordum, patlıcanları pijama gibi, pardon pardon, şerit şerit soyduk, tuzlu suda bekletiyoruz… Aaaa bir de baktım ki, bizim kiler sepetinde sadece  2 tane soğan kalmış…


-Ayol evde 2 soğan kalmışsa kıyamet kapıda demektir… Yemek filan pişirilmez soğansız… Alsaydın ya şöyle beş on kilo?


-Ha, söylemek kolay kilosu 30 liraydı otuuuuuz… Neyse işte hemen fırladım gittim yakındaki markete… Baktım soğan 14, evet evet, ondört liraya düşmüş… Bir sevindim ki sorma, hemen aldım iki kilo… İşte müjdem buydu… Liderimiz üzerinize afiyet biraz rahatsız da, onun yerine ben vereyim sevinçli haberi dedim… İşte imambayıldımız hazır, buyur beraber yiyelim…


-Eh, haydi bakalım, sen müjde deyince aklıma başka şeyler gelmişti ama neyse, şimdilik bununla yetinelim,  bize bir an olsun sevinç yaşatır… Hmmm valla çok güzel olmuş imambayıldın, ellerinize sağlık…



NOT: Atatürk’ün  “el yazısı ve ıslak imzasıyla” kaleme aldığı vasiyetiyle Türk Halkına armağan ettiği Atatürk Orman Çiftliği, her yerinden kesilip, koparılıp, o güzelim  ağaçlık arazisine Külliye, Orduevi, Otel, Benzin İstasyonu, hatta özel şahıslar için konut siteleri bile inşa edilip, kilometrelerce asfalt yol döşenerek kuşa çevrildi.  Sadece Külliye inşaatı için 50 bin ağaç kesildiği biliniyor. Üstelik bu vasiyete karşı çıkış ve doğaya ihanet Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu raporlarında bile bütün detaylarıyla irdelenmiş.(*)


NOT: Bu konuda adeta tek başına mücadele veren mimar odası başkanı Tezcan Karakuş Candan’a geçen gün sordum, “AOÇ’nin geleceği ne olacak? Külliyenin betonlaştırdığı dönümlerce arazi yeniden yeşillendirilebilir mi?” Diye, şöyle dedi:

-Atatürk Orman Çiftliği üzerinde Türkiye’nin her yerinde, her evde, her ailede neredeyse her gün konuşuluyor, seçimlerden sonra halkımızla Kaçak Sarayın geleceğine birlikte karar vereceğiz, zaten herkesin bildiği gibi o binaların Atatürk Orman Çiftliği üzerine yapılışı sadece Ata’nın vasiyetine, doğaya, yeşile ihanet değil, rejime yönelik bir kalkışmadır.


(*) http://www.sck.gov.tr/wp-content/uploads/2020/02/Kad%C4%B1n-ve-%C3%87ocuklara-Y%C3%B6nelik-%C5%9Eiddetle-M%C3%BCcadele-Kapasite-ve-%C4%B0mk%C3%A2nlar%C4%B1n%C4%B1n-De%C4%9Ferlendirilmesi-Devlet-Denetleme-Kurulu-Raporu.pdf

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...